İnsanlığı kurtaracağına ve o canavarlara karşı bize liderlik yapacağına inanıyorum. | Open Subtitles | أعلم أنه سينقذ الجنس البشري وإنه سيقودنا في قتالنا مع الوحوش |
Ama biriyle bekliyorum, ve o yakında olmalıdır | Open Subtitles | لكني أنتظر أحدهم، وإنه سيكون هُنا في أي لحظة. |
Onları durdurmayı bilen tek kişi Leo'ydu, ve o burada değil. | Open Subtitles | وليو هو الوحيد الذي يعرف كيفية إيقافهم وإنه ليس هنا. |
ve bu sadece civarda yaşayan en normal aile olmadığımızdan değil. | Open Subtitles | وإنه ليس كأني لا ألاحظ أننا لسنا العائله العاديه في العالم |
Bu size açıkca, her şeyin nasıl ölçülebildiğini gösteriyor, ve bu gerçekten kayda değer bir grafik. | TED | هذا يريكم بوضوح كيف تتدرج الأشياء وإنه حقاً رسم بياني جدير بالملاحظة |
Uganda'nın nispeten güvenilir olmasına rağmen Kony'nin hala orada olduğunu ve durdurulması gerektiğini... söylemek için kendilerini zorunlu hissettiler. | Open Subtitles | حتى وأن أوغندا قد أصبحت نسبياً أمنة لقد شعروا بضرورة اخبار العالم أن كوني ما زال موجوداً وإنه يجب أن يُوقف |
ve o, oralarda bir yerde, sadece yanlış kadınlarla beraber. | Open Subtitles | وإنه في الخارج. إنه فقط مع النساء الغير مناسبات |
Şimdi de ikiniz arkadaş gibisiniz ve gidip kızlarla takılıyor ve o ... | Open Subtitles | الآن أصبحتما أصدقاء وإنه يتحدث إلى الفتيات و.. |
Şimdi siz ikiniz arkadaş gibisiniz ve kızlarla konuşuyor ve o... | Open Subtitles | الآن أصبحتما أصدقاء وإنه يتحدث إلى الفتيات و.. |
Adam eşini kaybetti, kızını kaybetti ve o kızın bizimle güvende olacağını düşünmüyor, tamam mı? | Open Subtitles | أعني، إنه فقد زوجته وفقد ابنته وإنه ليس واثق من الشعور بالأمان بتواجدها هنا معنا. |
Onunla konuşana kadar bu konuda konuşamayız ve o ülke sınırları dışında. | Open Subtitles | لا يمكننا نشرها حتّى نتحدث إليه وإنه ليس في البلاد. |
Eski bir dostumla konuştum ve o da olayları benim için perspektife yerleştirdi. | Open Subtitles | أتعلمين، لقد تكلمت من أحد رفاقي القدماء، وإنه نوعاً ما وضع الأمور نصابها الصحيح من أجلي. |
Burada, ama burası benim evim ve o da benim oğlum. | Open Subtitles | أجل إنه هنا, ولكن هذا بيتي وإنه إبنى أعتقد أنه لى الحق بمعرفة |
ve bu denizaltılardan atılan bir füzenin tam Moskova'nın göbeğine düşmesini sağlamak eğer denizaltının Pasifik Okyanusu'ndaki konumunu bilmezseniz imkansız. | TED | وإنه من الصعب حقا معرفة كيفية جعل الصواريخ تسقط فوق موسكو، إذا كنت لا تعرف مكان الغواصة في وسط المحيط الهادئ. |
Bu rekabettir bu pazar payıdır bu saldırganlıktır ve bu hissedar değeridir. | Open Subtitles | ذلك من أجل المنافسة وكذلك عن حصة السوق إنه يوضح معنى أن تكون عدواني وإنه كذلك عن قيمة المساهمين. |
Ana Gezegen Komutanlığı, Lucian İttifakı'nın Dünya'ya bir saldırı planladığı konusunda kesin kanıta ulaştı ve bu esirlerde o saldırıyı önlemeye yarayacak bilgiler olması oldukça mümkün. | Open Subtitles | قياده عالمنا استلمت تاكيد ان حلف لوشيان يخطط للهجوم على الأرض وإنه محتمل |
Kavramanın azlığı demek, çoğu zaman normal hızda olsanız bile, arabayı sınırda sürüyormuş hissine kapılmanızdır ve bu sınırda her şeyin kesinlikle en muazzam olduğu an. | Open Subtitles | يؤدي إفتقار التماسك في معظم الأحيان، أن تقود هذه السيارة على طرف الطريق، حتى عند سرعات متوسطة، وإنه عند الحافة حيث تصبح الأشياء مفزعةً ولا ريب |
Belki de gerçeği inanılamayacak kadar acı bulduğu için yalan söylüyor ve bu yüzden senden hiç bahsetmedi. | Open Subtitles | أو ربما يظن لا يُمكن علينا تقبل الحقيقة وحسب. أعني، إنه مازال يكذب عليّ بشأن الهجوم، وإنه لا يتكلم معي بشأنكِ أبداً. |
Bar kavgasında olduğunu ve polislerin sorularıyla uğramak istemediğini söyledi. | Open Subtitles | قال أنه كان في شجار حانة, وإنه فقط لم يرد الإجابة على الكثير من اسئلة الشرطة. |
Saldıran kişiler size sorunun mantıksız olduğunu çünkü matematiğin kendi içinde anlamı olduğunu, kendi mantığıyla beraber muazzam bir şey olduğunu ve tüm uygulamalar için araştırma yapmanın gereksiz olduğunu | TED | المهاجمون هم الرياضيون الذين سيخبرونك بأن هذا السؤال لا معنى له لأن الرياضيات لها معناها الخاص إنها بناء خاص له منطقه الخاص وإنه لا معنى في البحث المستمر عن كل التطبيقات الممكنة |
Silah taşımıyordu yumuşak bir ses tonu vardı adının Drago Kanlıyurk olduğunu ve amacının insanları ejderhaların zulmünden kurtarmak olduğunu söyledi. | Open Subtitles | لم يكن يحمل أي سلاح وكان يتكلم بهدوء ويقول إن اسمه "دراغو بلودفيست"، وإنه رجل الشعب |