Kadınlar konuşabilir, siyahlar kayak yapabilir, beyazlar güçlü binalar yapabilir, güçlü güneşler oluşturabiliriz. | TED | تستطيع النساء الكلام، والسود يتزلجوا، يبني البيض مباني قوية، نحن نبني شمساً خارقة. |
Siz beyazlar Afrika'yı terk ettiğinde de siyahlar Siyahlarla savaşacak. | Open Subtitles | ثم بين السود والسود عندما تغادرون انتم البيض أفريقيا نهائياً |
Kahretsin. Beyazlar gazoz baloncuğu, zenciler kurşun alıyorlar. | Open Subtitles | تباً، البيض يصابون بانفجار عبوات الكولا والسود يتلقون طلقات نارية |
Latin, Asyalı ya da zenci çetesine giremeyecek kadar beyazdım. | Open Subtitles | كنت أبيض أكثر ممّا يلزم للانضمام الى عصابات اللاتينيين والآسيويين والسود |
Eğer söyleyecek bir şey bulamazsanız sizin için beyazların siyahlardan farklarıyla ilgili espriler hazırladım. | Open Subtitles | فأقرا بعض النكات التي كتبتها لك عن الاختلافات بين البيض والسود |
Görünen o ki burası beyazların ve siyahların tam bir uyum içinde olduğu tek yer. | Open Subtitles | يبدو أنه المكان الوحيد حيث البيض والسود في توافق تام |
Aynı sebeple fakir, siyah bir kadın, beyaz ve siyah insanlarla aynı anda ortaklık ederek hayatını tehlikeye attı. | Open Subtitles | لنفس السبب الفقراء السود خاطروابحياتهموأطرافهم.. بمشاركة البيض والسود على حد سواء |
beyazlar, Kıreyoller Kızılderililer,Melezler, siyahlar. | Open Subtitles | والبيض، والكريول، الهنود الحمر، والبُني، والسود |
siyahlar ve beyazlar arasındki çifte standartlar devam ediyor kardeşim. | Open Subtitles | البيض والسود لايعاملون بعضهم البعض ،بمساواة يا أخي |
- siyahlar da var burada. - Sanki hiçbiri devrimi görmemiş gibi. | Open Subtitles | .والسود هنا أيضًا .يبدو وكأنّهم مغيّبون عن الحركة |
Aynı zenciler ve yahudiler ve diğer tüm azınlıklar gibi. | Open Subtitles | مثل اليهود والسود تماماً وكل الأقليات الأخرى |
Kahverengiler sarılara, zenciler beyazlara karşı olacak. | Open Subtitles | سيكون الصراع بين اللاتنيين والآسويين ضد البيض والسود |
İrlandalılarla zenciler birbirine hala diş bilerken kalkmış siyahi Jasper'ın İrlandalı Jake ile dövüşeceğine dair duyuru mu yapmak istiyorsun? | Open Subtitles | الأيرلنديين والسود مازالو , لعنة على بعضهم البعض و ماذا , ترد أن تضعها في المشهد العام جاسبر رجل ملون , يقاتل جاك الأيرلندي ؟ |
Okumak istediği tek kitap buymuş. 1930'ların Chicago'sunda büyüyen fakir bir zenci çocuğu anlatır. | Open Subtitles | للكتابُ الوحيدُ الذي أرادَ أَنْ يَقْرأهَ حَسناً، هو حول تزايد الفقر والسود في شيكاغو في ثلاثيناتِ |
Quahog şehri bu akşam gençlerin idolü ve çakma zenci Justin Bieber'ın Quahog Kent Merkezi'ndeki bir gösteri için şehre gelmesiyle bir Bieber salgını yaşıyor. | Open Subtitles | مدينة كوهاك المنكوبه مع حالة حمى بيبر هذه الليلة مثل المراهقين والسود ووهم جاستن بيبر |
Siyahlarla beyazlar birlikte yaşayabilir. Hristiyanlarla Müslümanlar da. | Open Subtitles | بإمكان البيض والسود العيش معاً المسيحيين والمسلمين |
Siyahlarla beyazlar arasında bir savaş çıkacak. | Open Subtitles | سيكون هناك حرب بين البيض والسود |
Yahudilerden fazla, siyahlardan, homoseksüellerden, NRA üyelerinden, lobisi olup pek çok şeyi elde... edebilen insanlardan bile. | Open Subtitles | لهى أقلّية ضخمة إنها أكبر من عدد اليهود والسود والشواذ والجماعات التى تنادى بحق امتلاك السلاح هناك كثير من الناس لديهم جماعات ضغط |
Yahudi ve siyahların en aşağılık insan türü olduğuna dair bilimsel kanıtlar yayımladılar. | Open Subtitles | كما انهم نشروا دليل علمي يثبت أن اليهود والسود هم الشكل الادنى مستوى من الجنس البشري |
Beyaz ve siyahların farklı muhitlerde yaşamasına neden olan ırka göre yerleşim bölgelerinin farklıllaşması kurumsal ırkçılığın basit bir örneği. | TED | كالفصل السكني حسب العرق، والذي أدى الى إسكان البيض والسود في أحياء ذات بيئات مختلفة جداً وهذا مثال تقليدي للعنصرية المؤسسية. |
İrlanda ve siyah hem, korkunç ihtiyacı kan transfüzyonu. | Open Subtitles | مبنى كامل مليئ بالناس المرضى جدا الآيرلنديين والسود على حدا سواء , بحاجة ماسة لعمليات نقل دم |