Sydney, öğrendiğim kadarıyla, banliyölerin şehri ve Minto güneybatıda, yaklaşık bir saatlik uzaklıkla yer almakta. | TED | سيدني، كما علمت، مدينة ضواحي وتقع مينتو في المنطقة الجنوبية الغربية، وتبعد ساعة تقريبا |
Bu alan, Peru ve Brezilya sınırında, hiç keşfedilmemiş, bilimsel olarak neredeyse hiç bilinmiyor. | TED | وتقع هذه المنطقة على الحدود بين بيرو والبرازيل غير مستكشفة على الاطلاق وتقريبا غير معلومة علمية على الاطلاق. |
Yani yeterli büyüklükte ve yıldızlarından yeterli uzaklıkta olan gezegenler bulmak yalnızca başlangıç. | TED | لذلك فإن العثور على كواكب ذات حجم مُناسب وتقع على البُعد الصحيح عن نجومها ما هي إلاّ البداية |
Yetişkinlerin beyninde kök hücreleri bulunur ama çok nadirlerdir, ve beynin derinliklerindeki yoğun ve küçük boşluklarda bulunurlar. | TED | لدى دماغ الشخص البالغ خلايا جذعية، ولكنها نادرة جداً وتقع في فتحات عميقة صغيرة في أعماق الدماغ. |
Katil onu gördü, ön taraftan vurdu, ve ceset onu tam bulduğumuz yere düştü. | Open Subtitles | يراه المجرم يقتله من الأمام وتقع الجثة حيثما وجدناه |
Önce, dişlerimi fırçalıyorum ve günlerdir dişime sıkışmış olan elma kabuğu çıkıverdi. | Open Subtitles | أولاً أنظف أسناني وتقع قشرة التفاح تلك التي لا بد أنه كانت هناك لأيام. |
Fakat baştan çıkaracağı gece beş parasız, beş parasız bir sitarcıyı mihraceyle karıştırır ve ona aşık olur! | Open Subtitles | لكن في ليلة الإغراء تخطىء في عازف جيتار معدم بدلاً من المهراجا الشرير وتقع في غرامه |
Seninle tanışıp aşık olacaktım ve beni terk edecektin. | Open Subtitles | أنا أعلم أن هذا سيحدث. وأود أن ألتقي بك، وتقع في الحب، وكنت تترك لي. |
Bayanlar, Baylar... birşeyler uçağın parçalanmasına neden olmuştu ve uçak gökten düştü. | Open Subtitles | سيداتي أنساتي شئ قد تسبب في تحطم الطائرة وتقع من السماء |
Hikâye yaz tatilindeki varlıklı ailenin kızının bir dans hocası ile karşılaşması, dans etmeyi öğrenmesi ve aşık olması üzerineydi. | Open Subtitles | قصة إبنة عائلة ثرية في عطلة الصيف تقابل معلم الرقص لتتعلم الرقص وتقع في حبه |
Şimdi kapının açıldığı sahne, Katil içeri girer ve seni görür. | Open Subtitles | والآن المشهد حيث ينفتح الباب، ليدخل القاتل، وتقع عيناكي عليه. |
Şu an ihtiyacı olan şey sizlerden kurtulmak ve bir insana âşık olmak. Belki de şu futbolcuya... - ...vardı ya sarışın olan. | Open Subtitles | هو أن تتخلّص منكما وتقع فيعشق بشريّاً، ربّما مع لاعب كرة القدم اللطيف ذاك، الأشقر. |
Perişan hâldeyken bir bakmışsınız ki dünyanın en inanılmaz kadınıyla tanışmış ve ona âşık olmuşsunuz. | Open Subtitles | في لحظة تكون تعيسًا، وفي التالية تقابل أروع إمرأة في العالم وتقع في الحب. |
Daha 15 yaşımdayım ve beni ölümüne sıkan bir sürü şey var. | Open Subtitles | أنا في الـ 15 من العمر وتقع على عاتقي الأطنان من الأشياء المملة. |
Bence sarhoş olmalısın. Tökezleyerek yürüyecek, kıçının üstüne düşecek ve bir tuvalet kabininde kendinden geçecek kadar sarhoş olmalısın. | Open Subtitles | أعتقد أنك يجب أن تشرب حتى تترنّح وتقع على مؤخرتك |
Marilyn'in pembe Thunderbird'üne bindiler ve yola düştüler. | Open Subtitles | سوف يدخلون ارتفع ثندربيرد مارلين وتقع على الطريق. |
Her zaman başını belaya soktuğun ve sonra kaçıp gittiğin bir hayat kurmuşsun. | Open Subtitles | تصنع حياة، وتقع بالمشاكل .ودئماً تهرب منه بعيداً |
ABD Siber Komutanlığı Komutanı olarak ve ABD Siber Komutanlığı | Open Subtitles | في القيادة الإلكترونية الأمريكية وتقع القيادة الإلكترونية الأمريكية |
Hayır, bazen insanlar karar alırlar, olaylar boka sarar ve buna göre hareket etmemiz gerekir. | Open Subtitles | لا، أحياناً يتخذ الناس قرارات، وتقع المصائب، وعلينا التصرف حسب الوضع. |
Şimdi de soldan. ve yine farklı düşüyor. | TED | والآن من الجهة اليسرى وتقع بشكل مختلف |