Sabun, güneş yağı ve domates sosu kokan birkaç metrekarelik bir alan. | Open Subtitles | تلك الأمتار المربعة التي تفوح منها رائحة الصابون وزيت السباحة وصلصة الطماطم |
Savaş yüzünden yakıt ve lamba yağı kısıtlıydı. Savaş yüzünden yakıt ve lamba yağı kısıtlıydı. | Open Subtitles | فتسببت الحرب في ندرة الوقود وزيت المصابيح |
Kinin, tentürdiyot ve Hint yağı. Kinin onu çabucak iyileştirecektir. | Open Subtitles | الكوينين واليود وزيت الخروع والكوينين سيجعله فى أفضل حال |
Köpek kokusu çam ve tıraş losyonundan yağ kokusu alıyorum. | Open Subtitles | أشم رائحة كلاب وخشب صنوبر وزيت أسفل عطر الحلاقة هذا |
Parlak kürkünü muhafaza etmek için onu çokça yumurta ve zeytinyağıyla beslememizi gerektiğini yazıyor. | Open Subtitles | مكتوب أن علينا اطعامه الكثير من البيض وزيت الزيتون لضمان فراء لامع. |
Sabahları olan o kusmuk ve kayganlaştırıcı kokusunu özlemiyorum tabii ama onu özlüyorum işte. | Open Subtitles | لا أفتقدُ رائحة القيئ وزيت التّشحيم في الصّباح. لكننّي أفتقدهُ حقاً. |
Bir süreden beri ailemizi geçici bir yoksulluk sarsmıştı . Savaş yüzünden yakıt ve lamba yağı kısıtlıydı . | Open Subtitles | فتسببت الحرب في ندرة الوقود وزيت المصابيح |
Evet dış yüzde biraz alkol, gül yağı ve bal karışımı var. | Open Subtitles | أجل البقعة على الخارج مزيج من " الإيثانول " وزيت الأزهار والعسل |
Hafızasını kötü etkiler. Ekmek ve zeytin yağı yeterli olur. Bir de yumurta sarısı. | Open Subtitles | خبز القمح وزيت الزيتون سيكون كافي وصفاره البيض ايضاً |
Eskiden bu balık ve motor yağı gibi kokardı. | Open Subtitles | كانت رائحته دائما كسمك الهلبوت وزيت المحركات. |
- Kayak maskesi ve Hindistan cevizi yağı? | Open Subtitles | قناع تزلج وزيت جوز الهند؟ لقد كان أمر شخصي |
Multi vitamin alıyorum, keten tohumu yağı kalsiyum, demir. | Open Subtitles | اتناول فيتامينات متعددة وفلاكس وزيت البذور |
İltahabı önlemesi için yumurtanın sarısı gül yağı ve terebentin karışımı. | Open Subtitles | إنه مصنوع من مُحِ البيض وزيوت الزهور وزيت التربنتين, حتى يسمح بتجفيفه |
Ama tüm gün hayalini kurduğum bu güzelim ve rahatlatıcı küvet şu an tüy, motor yağı ve muhtemelen kuş gribiyle dolu. | Open Subtitles | لكن الآن الحوض اللطيف والمريح الذي كنت أحلم به طوال اليوم، أصبح ممتلئًا بالريش وزيت السيارات |
Lavantalı el kremi ve motor yağı bana duygusal ikilemini hatırlatıyor. Fırlatma için on saniye. | Open Subtitles | ممزوج كريم اليد الخزامية وزيت المحرك يذكرني بإنشطار مشاعرك عشرة ثواني للتطويق |
Çanta amonyum nitrat ve lamba yağı ile dolu. | Open Subtitles | إنها مليئة بنترات الأمونيوم وزيت المصباح |
Ekmek mayası ve nane yağı. Üç kağıtları işe yarıyor. | Open Subtitles | خبز الصودا وزيت النعناع يقوم بنفس العمل |
Ekmek mayası ve nane yağı. Üç kağıtları işe yarıyor. | Open Subtitles | خبز الصودا وزيت النعناع يقوم بنفس العمل |
Biz yeterince kimyasallar ve ticaret araçları tohum ve yemeklik yağ için. | Open Subtitles | كان لدينا ما يكفي المواد الكيميائية والأدوات اللازمة لتداول للبذور وزيت الطهي. |
Lut Gölü tuzu, civa, koyun kanı, kutsal yağ. | Open Subtitles | ملح البحر الميت، وزئبق ودم حمل وزيت مقدس. |
Özel bir kredi grubu ortaklığı yoluyla; sebze, yağ, pirinç, domates, soğan ve fasulye satan bir gıda dükkanı açabilmek için 350 dolar kredi aldı. | TED | من خلال مجموعة خاصة شركاء الإقراض، حصلت على 350 دولاراً لبدء محل لبيع المواد الغذائية، بيع خضراوات وزيت وأرز وطماطم وبصل وفول. |
- Makarnalık buğday mı? Tam olarak sarımsak ve zeytinyağıyla pişirilmiş makarna. | Open Subtitles | بالأصح سـباغيتي بالثوم وزيت الزيتون |
Diş macununu kayganlaştırıcı ile karıştırdığında amanın diye tepki verirsin. | Open Subtitles | "أوبس" عندما تُخطأ بين معجون الأسنان وزيت التشحيم. |