Kalem ne kadar yumuşaksa içinde o kadar grafit vardı ve yazımı da o kadar karanlık ve pürüzsüzdü. | TED | كلما زاد الجرافيت في قلم الرصاص، كلما زادت ليونة القلم، وصار الخط الذي يرسمه أكثر قتامة ونعومة. |
ve onlar için 600 adet altı kelimelik özetle devam ettim. | TED | وصار لدي 600 ملخصات من ستة كلمة لكل هذا. |
Göz açıp kapayıncaya kadar subay olmuştum ve emrime askerler verilmişti. Bir zaman sonra, Batı Şeria’ya tayin edildim ve bu görüntülerle karşılaştım. | TED | بعد مدة قصيرة أصبحت ضابطا وصار لي جنود يعملون تحت قيادتي, ومع مرور الوقت, بدأت أخدم في الضفة الغربية, ورأيت هذه الصور. |
Yukarısı aşağı oldu. Siyah beyaz oldu. | Open Subtitles | وقلبت الأمور وصار الأعلى أسفل والأسود أبيض |
Hollywood hayalleri kuruyordu, sonu böyle oldu. | Open Subtitles | كانت سو تحلم بهوليود. وصار الحلم كابوساً. |
Tüm sınıf hırçınlaştı ve günün geri kalanında düzelemedik. | TED | وصار الفصل بكامله سريع الإنفعال ولم نتعافى من ذلك لبقية اليوم |
Bu yenilikler, Timuçin'i durdurulamaz hale getirdi. 1206'dan itibaren insanları keçe çadırlarından çıkarıp birleştirdi ve Cengiz Han adını aldı. | TED | هذه التصرفات جعلته غير قابل للعرقـلة، وبحلول عام 1206، كان قد وحّد الشعوب ذوي الخيام وصار جنكيز خان. |
Şimdiyse umutlar suya düşüyor ve temennilere şeytan cevap veriyordu. | Open Subtitles | لكنه في طريقه للفشل الآن وصار في طريقه للجحيم |
Evlendiğini ve torununu görecek kadar yaşasaydı. Ama bunu görecek kadar yaşamadığı iyi oldu. | Open Subtitles | وصار لنا أولاد،ربما كان الأفضل أن لانعيش لنرى ذلك |
Tabii küçük bir hata yapmışım. 1869 yılına gittim ve bu alet yanıp kullanılmaz hale geldi. | Open Subtitles | إلّا أنني أخطأت قليلاً ووصلت إلى 1869، واحترق ذلك الشئ وصار بلا نفع |
Daniel duygularını kontrol edemiyordu ve üzüldüğünde şiddete başvuruyordu. | Open Subtitles | لم يستطع دانييل التحكّم بمشاعره وصار عنيفاً عندما ينزعج |
Öncelikle bir şeyler bulmaya çalışarak sadece nehrin geniş alanlarını tarıyoruz ve bu, biraz sinir bozucu oluyor. | Open Subtitles | كنا نغطّي مساحات شاسعة من النهر لنحاول مجرّد العثور على شئ وصار الأمر محبطًا |
Diğeri aşırı ısındı ve bir cehennem halini aldı. | Open Subtitles | فقد كوكبٌ غلافه الجوي وصار أرضًا مقفرة قاحلة وزادت سخونة آخر وصار جحيمًا |
Yani ölüm yaşama, yaşam ölüme dönüşecek ve her şey son bulacak. | Open Subtitles | لذا إكتسب الميت الحياة، وصارت الحياة هي الموت. وصار كل شئ الى فناء، وهذا ما تعنيه الرؤى |
Babam 12 yaşındayken Avcı sınavına girdi. Kazandı ve Avcı oldu. | Open Subtitles | خاض والدي إختبارات الصيّادين حينما كان بالـ12، ولقد نجح فيها وصار صيّاداً. |
ve annemizin büyüsü sağ olsun o bir vampir. Elinde de onu öldürmeyen bir akmeşe kazığı var. | Open Subtitles | وصار مصّاص دماء بفضل أمي، حتّى أنّ وتد السنديان الأبيض لا يقتله. |
ve annemizin büyüsü sağ olsun o bir vampir. Elinde de onu öldürmeyen bir akmeşe kazığı var. | Open Subtitles | وصار مصّاص دماء بفضل أمي حتّى أنّ وتد السنديان الأبيض لا يقتله |
Evet ve beni üniversite profesörüyle yatarken yakaladıklarında daha da kötü oldu. | Open Subtitles | نعم وصار اسوء عندما عرفوا انا ضاجعت البرفسور في الكلية |
Kız arkadaşıyla ayrılması onu mahvetti ve sonra içine kapanık biri oldu. | Open Subtitles | لقد إنفصل عن حبيبته مؤخراً، وقد أتعسه هذا الأمر نوعاً ما. وصار منطوياً على ذاته بعدها. |