ve şöyle düşündüm: Pekala, programımız zaten çok sıkışık -- ilkokul müfredatında çok fazla ders var. | TED | وفكرت في أن جدول الحصص المدرسية متخم بالفعل، فالمنهج الدراسي الأساسي يتضمن دروسًا كثيرةً. |
Başka nelerin üzerine gölge koyabilirim diye düşündüm Aklıma arkadaşım Bernie geldi. | TED | كنت أفكر في من يمكنني أن أضع الظلال عليه، وفكرت في صديقي بيرني. |
Yanılıyor olurdunuz. Sonuç olarak o gece, bir kutu ilaçla ve elimde kağıt kalemle hayatımı sonlandırmayı düşündüm. Ve gerçekleştirmeye de bu kadar yakındım. | TED | ستكونون مخطئين. ذات ليلة جلست بجوار قارورة حبوب مع ورقة وقلم في يدي وفكرت في إنهاء حياتي وكنت على مقربة من فعل ذلك. |
Oradaki benim çocuğum olmasa da, ona bağlanmak istiyorum ve eğer cinsiyetini bilirsem daha rahat kendimi olayın içinde hissederim diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | فمع انه ليس ولدي أريد الشعور بارتباطي به وفكرت في التقرب منكما أكثر لو عرفت |
Ben de kendi kendime, ..."bu kızdan uzak dur, sana çok fazla" diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | وفكرت في نفسي كيف يمكنني أن أبقى بعيدا عن هذه الفتاة |
Ve saygı duyduğum ve hayranı olduğum insanları düşündüm | TED | وفكرت في الأشخاص الذين أحترمهم وأقدرهم. |
diye sordu. O an durup düşündüm, bu soruya nasıl cevap verdiğim çok önemliydi. | TED | وأتذكر أني توقّفت للحظة وفكرت في أن طريقة إجابتي على هذا السؤال هي حقا مهمّة. |
Orada tüm camları gördüm ve bunları şeffaf güneş panelleri ile birleştirsek diye düşündüm. | TED | هناك رأيت كل هذا الزجاج وفكرت في ماذا لو دمجنا هذه بزجاج الطاقة الشمسية الصافي؟ |
Buradaki gibi kentsel alanlara da baktım, yaşamlarında ağaçlardan uzak kalmış insanları düşündüm. | TED | نظرت انا أيضاً الى مثل هذه الأماكن الحضرية وفكرت في الناس الذين ينفصلون عن هذه الأشجار في حياتهم |
Her neyse, o gece eve gittim ve bunu düşündüm. | TED | على كل حال، عدت إلى المنزل تلك الليلة، وفكرت في الأمر. |
Vakfımı kurduğum zaman, önce dünyayı şu anki halini düşündüm, sonra gelecek nesillere bırakmayı umduğum dünyayı düşündüm. Hayatım boyunca önemsediğim ve üzerinde etki yaratabileceğim şeylerle ilgili gerçekçi olmaya çalıştım. | TED | عندما نظمت مؤسستي، وفكرت في العالم كما هو والعالم الذي آمل أن أتركه للجيل القادم، وحاولت أن أكون واقعياً حول ما أهتميت به طوال حياتي والذي ما يزال لدي تأثير عليه. |
Luther Coleman, dostumdu, ve düşündüm de belki yapabileceğim bir şeyler vardır. | Open Subtitles | لكن لوثر كولمان كان صديقي وفكرت في أنه يمكنني . فعل شيء ما |
İçine koyacaklarımı seçerken düşündüm ve ... daha fazla nasıl tat veririm dedim. | Open Subtitles | وجدت زبدة وبيض وحليب وفكرت في نفسي كيف أوقظهم ؟ |
Hiç bir şey olmamış gibi davranabiliriz dedi ben de son yıllarda olmamış gibi davrandığımız şeyleri düşündüm. | Open Subtitles | قال أن بوسعنا التظاهر أن ذلك لم يحدث أبداً وفكرت في كلّ الأمور التي تظاهرت بعدم حدوثها على مرّ تلك السنين |
Ben buradan geçiyordum da, uğrayıp bir merhaba demeliyim diye düşündüm ve... | Open Subtitles | كنت أمر بالحي ، وفكرت في التوقف وإلقاء التحية |
düşündüm de baloya kadar bununla iyi vakit geçiririz, önce prova yaparız, sonra sahneleriz. | Open Subtitles | وفكرت في شيء يمرر الوقت حتى الحفلةِ الراقصة يمكننا التمرن عليها وتأديتها |
Yakınlardaydım. Bir şeyler içebiliriz diye düşündüm. | Open Subtitles | لقد كنت قريبة وفكرت في أنه يمكننا احتساء شراب |
Dışarıda hava çok güzel. Biraz dolaşırız diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | انه يوم جميل في الخارج وفكرت في الخروج واستنشاق البعض منة |
- Nasıl olsa geri alırsın diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | وفكرت في أنك ستستعيدينها في نهاية المطاف على كل حال. |
- Nasıl olsa geri alırsın diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | وفكرت في أنك ستستعيدينها في نهاية المطاف على كل حال. |