ve sadece bu değil, aynı zamanda her kurumun kendi kullanımı için kişiselleştirilebilecek de. | TED | وليس ذلك فقط، يمكن تخصيصها للإستخدام في أي من المؤسسات منفردة. |
Sadece bu değil, kolay ve risksiz olmalıydı. | TED | وليس ذلك وحسب، فالطريقة التي نجدها يجب أن تكون سهلةً وخاليةً من المخاطر. |
Ve sadece bu değil, 8 yaşımdayken... ...bir çocuk asker oldum. | TED | وليس ذلك فقط، عندما كنت في الثامنة من العمر أصبحت طفل مقاتل. |
Sadece bu da değil, eğer kasırga olmasaydı ... ... sonuncu daha uzun olabilir. | TED | وليس ذلك فقط .ويمكنه ان يستمر لوقت اطول حتى لو لم يكن هناك اعصار |
Sadece bu da değil, yıllar sonra raketbol oynamasını da öğretiyordu. | TED | وليس ذلك فحسب، بعد عام لقد كان يدرّب كرة المضرب |
Sadece o da değil, görünüşe bakılırsa silahları onlara kendisi vermiş. | Open Subtitles | وليس ذلك فقط ولكنه اكتشف انه قد أعطاهم الأسلحة بنفسه |
Bu konuya girmeyeceğim; benim anlatmak istediğim bu değil. | TED | أنا لا أريد ان نصل إلى ذلك، كما تعلمون، وليس ذلك ما أصبوا إليه. |
Hem bunu yapmayı seçmemizin nedenlerinden biri de bu değil mi? | Open Subtitles | وليس ذلك واحدٌ من أسباب أختيارنا لفعل هذا؟ |
Sadece bu değil, ticari olarak daha değerli çam ve göknarlara yer açmak için kavak ve huş ağaçlarının kesilmesi ve püskürtülmesi şok ediciydi. | TED | وليس ذلك فقط، فرش قطع أشجار الحور والبِتيولا من الفصيلة الصنوبرية لإفساح الطريق لزراعة الصنوبر والشوح الأكثر قيمة تجاريًا كانت مذهلة. |
Evet, sadece bu değil, bana ne dedi biliyor musun? | Open Subtitles | نعم, وليس ذلك فحسب, هذا ما قالته لي... |
Ayrıca sadece bu değil, anti-serum organlarını iyileştirdi. | Open Subtitles | وليس ذلك فحسب ، أعضاءه شفيت |
Ayrıca en tuhaf kısmı bu değil. | Open Subtitles | وليس ذلك أغرب ما في القصة |
- Gerçek bir tutku, bu değil. | Open Subtitles | - عاطفة حقيقية ، وليس ذلك |
Ve sadece bu da değil, bunu belgeliyorum -- kendi kültürümün eksiklerini belgeliyorum. | TED | وليس ذلك فحسب، بل لقد قمت بتوثيقها -- توثيق أوجه القصور الثقافي. |
Sadece bu da değil, eşyalarıyla toprağa verilmişler, kabuk boncuklar ve hatta birinin koluna takıIı bir domuz çenesi var. | Open Subtitles | وليس ذلك فقط، فقد دفنوا مع أغراض، خرز -سبحة-، وواحد منهم |
Sadece bu da değil. Bu deneyler yaşamın ne olduğu ve başka yerlerde ne tür bir yaşamın var olabileceği konusunda da yardımcı oluyorlar. Başka yerlerdeki yaşam dünyadakinden çok farklı olabilir. | TED | وليس ذلك فقط، بل إنه يساعدنا على توسيع نظرتنا لماهية الحياة وما هي احتمالات الحياة المتوفرة حولنا - حياة قد تكون مختلفة تماماً عن الحياة التي وجدناها هنا على الأرض. |
Sadece o da değil. Bunu yapmaya hakkımız var. | Open Subtitles | . وليس ذلك فقط . سيكون لدينا الحق بجانبنا |
Sadece o da değil, bu şirketi kurman için sana yardım edeceğim. | Open Subtitles | وليس ذلك فقط , سوف أساعدك في بناء هذه الشركة |
Sadece o da değil. | Open Subtitles | وليس ذلك فقط. |