Anlamlı ve önemli olduğunu düşündükleri şeye katkı sağlıyorlardı ve bir fark yaratıyorlardı. | TED | لقد قدموا مساهمة، تغيير، مساهمة اعتقدوا أنها معبرة ومهمة |
Ama kurallarımız var. Amiriyle ajanı arasındaki ilişkiyle ilgili çok açık ve önemli kurallar. | Open Subtitles | قواعد واضحة ومهمة جدا التي تحكم علاقة بين العامل وثروته. |
Erkeğin görevi poleni dağıtmak, kızınkiyse onu büyütmektir. | Open Subtitles | الزهر والنحل مهمة الرجل نثر حبوب اللقاح ومهمة المرأة تربيتها |
Şu an siz, Browning Reed ve Meclis görevi arasındaki bağlantıları örtbas ediyorum. | Open Subtitles | الآن، أنا أمحي أي إتصال بينك، وبين براوننج ريد ومهمة الكابيتول |
Artık kadınların dünyadaki en önemli ve güçlü siyasi güç olduğuna inanıyorum ama bunun sadece anlık bir şey olmadığından nasıl emin oluruz? | TED | اعتقد أن النساء الآن هم أكبر قوة سياسية فعالة ومهمة في العالم، لكن كيف نضمن أن هذه ليست مجرد لحظة عابرة؟ |
Seni parça parça görev görev parçalayacağım. | Open Subtitles | وأنا سأخذك بعيداً قطعة تلو قطعة ومهمة تلو المهمة |
Çoktan sana almıştım, bu yüzden... Güzel bir çanta, şık ve önemli olduğun için. | Open Subtitles | ...لقد إشتريتها مسبقاً لكِ، لذا إنها حقيبة فاخرة، لأنكِ راقية ومهمة |
Biliyorsun, ben hiç büyük ve önemli şeyleri umursamadım. | Open Subtitles | أتعلمين, لم أزعج نفسي بأمور كبيرة ومهمة |
Her zaman sevildiğimi ve önemli biri olduğumu hissettirdi. | Open Subtitles | لطالما جعلني أشعر بأنني محبوبة ومهمة |
(Gülüşmeler) Ancak bu nedenler aynı zamanda onu bu kadar büyüleyici ve önemli yapıyor. | TED | (ضحك) لكن تلك الأسباب على الأقل هي أيضًا الأسباب التي تجعلها مدهشة ومهمة. |
- Konuyla ilgili ve önemli. | Open Subtitles | انها متعلقة بالقضية ومهمة |
Acil ve önemli bir durum. Anladın mı? | Open Subtitles | إنها عاجلة ومهمة, هل تفهم؟ |
Onun ünlü bir sözüdür: "Her bir taş blok içinde bir heykel barındırır ve heykeltraşın görevi bunu ortaya çıkarmaktır." | TED | هذه مقولة مشهورة نقلاً عنه: "كل كتلة حجرية تحمل في داخها تمثالاً ومهمة النحات هي أن يكتشفه". |
Bu organizasyonun görevi bunun olmamasını sağlamaktır. | Open Subtitles | - ومهمة هذه المنظمة -التأكد من عدم حدوث ذلك |
Her arının bir görevi, bir rolü vardır. | Open Subtitles | كل نحلة لها المكان المناسب ومهمة خاصة |
Ya Odelle Ballard cesur br kahramandır, bu ülkeye hizmet için çok önemli ve tehlikeli bir görevi yerine getirdi diyeceğiz | Open Subtitles | ونحن نقول إما Odelle بالارد هو البطل الشجاع، عميلة قيمة الذي كان يؤدي وخطير ومهمة هامة في خدمة لبلدها، |
Yaptığımız işi abartma güdüsü sayesinde büyük problemler büyük, önemli ve de hepsinden öte pahalı çözümler gerektirir gibi gözükür. | TED | شعورنا بتعظيم الذات ترى أن المشاكل المهمة الكبيرة تحتاج لحلول كبيرة ومهمة وفوق كل شئ حلول مكلفة ترفق بها. |
Bu çok çok önemli ve özel bir şarkı o zamanki siyahiler için anlamlı. Çünkü bu şarkı verilen sözlerin tutulmadığını haykıran bir feryattı. | TED | الآن، تلك أغنية مألوفة ومهمة على وجه التحديد للأشخاص السود فى ذلك الوقت، لأنها كانت الأغنية التي اختاروها لتغيير الكلمات كنوع من الاحتجاج، لقول أن الوعود لم تُنفذ |
Seni parçalarını ayıracağım, tane tane görev görev. | Open Subtitles | وأنا سأخذك بعيداً قطعة تلو قطعة ومهمة تلو المهمة |
Aksine zor ve tehlikeli bir görev. | Open Subtitles | بل على العكس،أنه صعب ومهمة خطرة |
- Beni kara cahil, taşralı bir aptalın teki ve kendini de çok akıllı ve çok önemli biri sanabilirsin. | Open Subtitles | والتي لا تدرك شيئاً وأنك حذقة للغاية ومهمة |