bu 10 dakika önce doğmuş bir bebek ve yaşıyor ama zar zor. | TED | هذا طفل ولد منذ 10 دقائق، وهو على قيد الحياة، كن لفترة قصيرة. |
Onun "tuhaf ve sorumsuz" dediğini duyabiliyorum ve haklı da. | Open Subtitles | يقول انك مندفعة وغير مسؤولة وهو على حق في ذلك |
Brezilya'daki açlığın çehresini dönüştürüyor, ve belli bir çapta ve fırsatlar yaratıyor. | TED | وغير نسب المجاعة في البرازيل، وهو على مستوى البلد، يولد الفرص. |
O yerde, bense üzerinde duruyorum ve silah şu an benim ellerimde, ben silahlardan, onları tutmaktan nefret ederim, çünkü ben Batman'im. | TED | وهو على الأرض وأنا واقف فوقه وأصبح المسدس في يدي الآن أنا لا أحب المسدسات، وأكره حملها لأنني بات مان. |
Bunu bir kamerayla birlikte bir kuleye koyduk, yani size ateş ederlerse siz ordasınız ve O orda. | TED | نضع ذلك على برج مع كاميرا حتى اذا كان هناك تبادل لاطلاق النار أنت على هذا الجانب وهو على هذا الجانب |
ve bu arada, çok fazla su tükettikleri için kendisi gül yetiştirmiyor. | TED | وهو على فكرة لم يقم بزراعة الورود لأنّها تتطلّب كميات كبيرة من المياه. |
Biraz zaman geçtikten sonra, bunu ateşe koyuyor ve ocağa kaçan oksijeni engellemek için kapatıyorsunuz, ve sonra bu kömürleşmiş maddeyi elde ediyorsunuz. | TED | بعد فترة قصيرة وهو على النار, تقوم بسده لتحبس الأوكسجين الموجود داخل البرميل, فتكون النتيجة هذه المادة المكربنة هنا. |
1,200 ışık yılı uzaklıkta ve Dünya'dan sadece % 40 daha büyük. | TED | وهو على بعد 1200 سنة ضوئية وأكبر من حجم الأرض بحوالي 40%. |
ve tek bir reaksiyon vardır bu yapılması belki de en basit füzyon reaksiyonudur. | TED | وهناك رد فعل واحد وهو على الأرجح أسهل ردود فعل الإنصهار لنفعله. |
Evet, Tanrı dünyayı sonsuza dek yada en azından çok uzun bir süreliğine, sular altında bırakacak, ve hiç kimse bitkilerle ilgilenmiyor. | TED | الآن لدينا الله وهو على وشك القيام بغمر الارض بالمياه بصورة تامة لفترة طويلة من الزمن ولن يهتم احدٌ بالنباتات |
ve eğer öleceksen, Tanrı bunun nedenini biliyordur herhalde, ama inan olsun... | Open Subtitles | وإذا رحلت, فالله أعلم بالسبب على ما أعتقد. وإن كان الله, وهو على ما أقول شهيد |
Ailesi Woodstock'i özlüyor ve O da bunu telafi ediyor. | Open Subtitles | لقد افلس والداه وهو على تلك الحال من وقتها |
Lounds'u O büyük tekerlekli iskemleyle... taşımak için kamyoneti falan olmalı. | Open Subtitles | لابد وأنه يمتلك شاحنة أو عربة فان لكي ينقل بها لاوندز وهو على ذلك الكرسي المتحرك |
Ben büyükbabam gibi olmak istiyorum. O neredeyse hiç konuşmaz. | Open Subtitles | أفضل أن أكون كجدي وهو على الغالب لا يتكلم |
Bir anda basının sevgilisi oldu, tüm manşetlerde O. | Open Subtitles | العزيز الإعلامي. وهو على أغلفة كُلّ المجلات. |
işte O otopside kesinlikle... | Open Subtitles | لقد اطلق عليه النار وهو في مسرح فورد ، وهو على بعد كم مبنى من هنا |
Muhtemelen sabahın en sıkıcı konusu bu. | TED | وهو على الأرجح أكثر الموضوعات المملة طوال الصباح |