Ancak vuruşu hisseden pasif kişi böyle bir tahmin yapmıyor ve vuruşu tamamiyle hissediyor. | TED | في حين أن المتلقي السلبي لا يقوم بعمليّة التنبؤ، ويشعر بالضربة كاملة. |
O burda seni çok seviyor ve geçmişte yaptıkları ile ilgili kendini çok kötü hissediyor | Open Subtitles | بأنه هنا وانه يحبك ويشعر حقا بالحزن لعدم وجوده في حياتك |
Dur biraz, hayaletleri görüyor, onların hissettiklerini hissediyor ve sen hayali arkadaşlar için mi endişeleniyorsun? | Open Subtitles | مهلا ً، إنه يرى الأشباح ويشعر بما شعرت به الأشباح لكن اصدقاءه الوهميون هم من تقلقين بشأنهم؟ |
Ve kendi kıçını kurtarmak için hikâyeyi destekleme ihtiyacı hisseder. | Open Subtitles | حصنك الوفي ويشعر بالحاجة لإنقاذ نفسه بالتعاون مع هذه القصة |
Babanın geçmişe bakıp bir şeyler kaçırdığını hissettiğini söylemiştin ya? | Open Subtitles | تعرف ما قاله والدك عن النظر للخلف ويشعر كما لو أنه سيفتقد شيئا؟ |
Tadına bakmak, hissetmek hepsini yalamak ve arka tarafından patlatmak istiyorsun, değil mi? | Open Subtitles | تريد تذوق كل شيء وأعرف كل شيء ، ويشعر كل شيء. وتمتص كل ما في وتفجير كل شيء الى الخارج بك المؤخر ، لا أنت؟ |
Ayrıca insan gibi görünen, hareket eden, hissedebilen robotlar yaratıyoruz. | Open Subtitles | وعلى الرغم من أننا قمنا ببناء سكان لتبدو وتتصرف ويشعر وكأنه شخص حقيقي، |
Çünkü öldürücü, vahşi, yırtıcı yaratık bile onu gördüğünde masum olduğunu anlıyor ve korunmaya ihtiyacı olduğunu hissediyor. | Open Subtitles | لأن حتى الوحش البري المتوحش يستطيع التعرف على البراءة عندما يراها ويشعر بالحاجة لحمايتها |
Ancak o ailesini yitirmiş bir adam ve yitireceği bir şey yokmuş gibi hissediyor. | Open Subtitles | و لكن هذا هو الرجل الذي فقد عائلته ويشعر انه لا يملك شيئا ليخسره |
Ya da şüpheli önce cinayetle coşup sonra pişmanlık hissediyor. | Open Subtitles | ثم يهدأ ويشعر بالندم الوقت بين الجرائم يقل |
Bazı kişiler cinsel iktidarsızlıktan dolayı acı çekiyor ve hiç umut yokmuş gibi hissediyor. | Open Subtitles | شخص ما يعاني من عجز جنسي ويشعر كما لو أنّه ليس هناك أمل. |
İşkenceyi uzatıyor çünkü uzattıkça daha güçlü hissediyor. | Open Subtitles | ويطيلُ من التعذيب لأنه يفعلهُ أكثر، ويشعر بقوة |
Kramer Ackman'a gitti. Şimdiden daha iyi hissediyor. | Open Subtitles | كريمر ذهب لآكمان ويشعر بتحسن منذ الآن |
Kendini iyi hissediyor. Kendini bağımsız hissediyor. | Open Subtitles | فهو يشعر بالارتياح ويشعر بأنه مستقل |
En gözde modlardan biri, Sentetigini aciyi hisseder gibi davranmaya programlamak. | Open Subtitles | واحد من التعديلات المفضله هو برمجة نضامكِ ان يتصرف ويشعر بالألم |
Pek çoğumuz ilk aşık olduğunda böyle hisseder. | TED | ويشعر معظمنا بهذه الطريقة عندما نقع في الحب للمرة الأولى. |
Bir sarhoş cüzdanını çalar ama sonra kendini kötü hisseder. | Open Subtitles | المخمور يسرق محفظتك ويشعر بالذنب حيال ذلك |
Bir jokeyin, atının üstünde o hıza ve güce hâkim olduğunda ne hissettiğini anlıyorum. | Open Subtitles | فارس جالس علي حصانه ويشعر بكل تلك القوة والسرعة التي تحته... |
Nasıl hissettiğini göster ona. | Open Subtitles | ق نصر ضريبة السلع والخدمات، ويشعر به. |
Tadına bakmak, hissetmek hepsini yalamak ve arka tarafından patlatmak istiyorsun, değil mi? | Open Subtitles | تريد تذوق كل شيء وأعرف كل شيء ، ويشعر كل شيء. وتمتص كل ما في وتفجير كل شيء الى الخارج بك المؤخر ، لا أنت؟ |
Öğrenebilen, hissedebilen ve sevebilen bilinçli bir sentetik. | Open Subtitles | "إنه آلي واع يتعلّم ويشعر ويحب" |
O, denizlere geri dönerek her sabah serin bir esintiyi, her öğleden sonra ise güneşi yüzünde hissetti. | Open Subtitles | من عاد للبحر ويشعر بالنسيم العليل كل صباح وبالشمس بوجهه كل عصر |