"و شعرت" - ترجمة من عربي إلى تركي

• hissettim
• hissettirdi
• hissine kapıldığın
• ne yapacağını anladım

Ve hayatımda ilk defa benden daha büyük bir şeyin parçası olduğumu hissettim.
و شعرت لاول مرة في حياتي كنت جزءا من شيء اكبر من نفسي

Halkı dâhil etmek korkutucu olabilir ve bunu ben de hissettim.
دمج العامّة قد يكون مخيفًا و شعرت بهذا الشّيء أيضا.

Bir gece oturuyordum ve ürkütücü bir şeyler hissettim, izleniyorum gibi bir histi.
و في إحدى الليالي كنت جالسة هناك و شعرت بهذا الشعور المخيف حقاً، شعور كأنك مراقب.

Hayatımda büyük bir değişiklik yaşadım ve bu gerçekten anlamlı hissettirdi.
لقد مررت بتغيير كبير في الحياة و شعرت انه حقا ذو معنى

Hiç izlendiğin hissine kapıldığın oldu mu?
هل سبق و شعرت بأنك مُراقبة ؟

Sonra kendini üzerime yasladı ne yapacağını anladım.
و من ثمّ .. فرض نفسه عليّ و شعرت أنّه كان..

Alışveriş yaptım ve yoruldum. Büfe sıcaktı ve aniden kendimi rahatsız hissettim.
كنت أتسوق وكنت متعبة والجو كان حاراً و شعرت بغثيان

- Empati. Kendimi sizin yerinize koydum ve öpülmek istediğinizi hissettim.
وضعت نفسي في مكانك و شعرت بأنّكِ تريدين قبلة

Sağ kulağımın üstünde bir çatırtı duydum ve sanki vücudum benden ayrılıp... yere düşmüş gibi hissettim.
سمعت هذا الصفير فوق اذني و شعرت بجسمي يسقط مني

Tüm bu insanlara bakarken, beni tanımadıklarını hissettim.
لقد كنت اقف هناك و انظر الى جميع الناس, , و شعرت بأنهم لا يعرفونني.

Yaratıcının karşısında dururken kendimi ilk defa, tam bir insan olarak hissettim.
و دعوت الله من جبل عرفات .. إنها أول مرة وقفت فيها أمام خالق كل شيء و شعرت أنني إنسان حقيقي

Yaratıcının karşısında dururken kendimi ilk defa, tam bir insan olarak hissettim.
.. إنها أول مرة وقفت فيها أمام خالق كل شيء و شعرت أنني إنسان حقيقي

Hatta imge bile değildi. Gerçekti. hissettim.
أو رؤيةً حتى، فلقد كان حقيقياً، و شعرت به

Sanki eski hayatımdan bölümler yaşıyor gibi hissettim.
و شعرت كما لو أني أعود ثانية لجزء من حياتي السابقة

Oturup bacaklarımın arasından akan kanı izlerken Anne olmanın acısını hissettim
و بينما جلست و شاهدت الدم ينزل من بين رجلي و شعرت بآلام الأمومة بنفسي

Ben suçlu hissettim.
لقد قلتِ إنكِ بحالة مزاجية جيدة .. و كنت مصدر إزعاج لكِ و شعرت بالذنب من أجلك

Ben de senin servis ettiğin şarabın tıpasını saklama ihtiyacı hissettim.
و شعرت أنه من الواجب أن أقوم بحفظ سدادة لقنينة نبيذ قمنا بشربها معاُ.

Ve Randy'nin dediklerini yapıp kimseye söylememek kendini iyi hissettirdi.
و شعرت بأحساس جيد للغاية بالقيام " بما قاله "راندى و عدم اخبار احدا به

Babam parmağını bana doğrultup hesap sorarak beni tekrar küçük bir kız gibi hissettirdi.
أبي أشار بإصبعه me and told me what was what,إلي و أخبرني و شعرت كأنني فتاة صغيرة من جديد.