Ama gerçek şu ki Clifton'da hiç kimsenin çok fakir olmaya izni yoktu. | Open Subtitles | و لكن الحقيقة أنه لا أحد يسمح له بأن يكون فقيراً جداً فى كليفتون |
Bazı zamanlar zor, Chloe ve herkesten saklamak Ama gerçek şu ki; daha önce kimse bana o kadar güvenmemişti. | Open Subtitles | إنه شئ صعب في بعض الأوقات و أن اخبأه عن كلوي وكل الآخرين و لكن الحقيقة هي أن لا احد وثق بي بهذا القدر من قبل |
Ama gerçek şu ki bebekler gibi zırlamakla meşguldüm. | Open Subtitles | و لكن الحقيقة أنى كنت منشغلاً بالبكاء كالأطفال |
Ama gerçekte güç, tutku rekabet ve saf şans eşit ağırlıkta rol oynamıştır. | Open Subtitles | و لكن الحقيقة أن القوة والشغف التنافس و الصدف لعبوا دورا هاما ومتوازنا |
Ama gerçekte olaylar öylesine olur ve bir anlamı yoktur. | Open Subtitles | , و لكن الحقيقة هي أن المصائب تقع . وهي لا تعني أي شيء |
Fakat gerçek onun öldüğüdür. Sizin de bir gün başınıza geleceği gibi. | Open Subtitles | * و لكن الحقيقة أنها ماتت* * و يوما ً ما ستموت أنت أيـضا ً* |
Elbette, avukatların 20 yıl sürecek bir davada Tuscany'de ev almaya yetecek kadar para almak istiyorlar, Fakat gerçek şu ki... | Open Subtitles | أكيد, اقصد بان محاميك يريد ان يذهب للمحكمة للعشرين سنة القادمة, و و أن يشتري لنفسه منزلاً جميلاً للعطل في توسكاني, و لكن الحقيقة هي |
Geçen seferki öyküme bayıldığınızı biliyorum Ama gerçek şu ki, o benim değildi. | Open Subtitles | اعلم انكم احببتم قصتي السابقة و لكن الحقيقة هي انها ليست لي |
Size takım elbiseli bir iş adamı gibi görünüyor olabilirim Ama gerçek şu ki, ben has be has mafyayım. | Open Subtitles | ربما أبدو لكم كرجل أعمال يلبس بدلة , و لكن الحقيقة هي أني رجل عصبات شرس |
Ama gerçek şu ki her harekete geçtiğimizde, bir etki yaratırız. | Open Subtitles | و لكن الحقيقة هي.. في كل مرة نقوم بنشاط نقوم بالمقابل برد فعل |
Fındık ve meyve topluyor, et depoluyor, kök biriktiriyoruz Ama gerçek şu ki açlıktan ölmeden önce donacağız. | Open Subtitles | نحن نجمع الجوز و التوت, و نجفف اللحم و ننبش بحثاً عن الجذور و لكن الحقيقة هي إننا سنتجمد قبل أن نجوع |
Belki detaylar sisliydi Ama gerçek gün gibi ortadaydı. | Open Subtitles | ,ربما التفاصل لم تكن واضحة و لكن الحقيقة كانت واضحة وضوح الشمس |
Ama gerçek şu ki, kendime tam olarak güvenebileceğimi... | Open Subtitles | و لكن الحقيقة أننى لا أستطيع ان أثق فى نفسى ... .. |
Ama gerçek şu ki 2006'da pek bir şey değişmedi. | Open Subtitles | و لكن الحقيقة هي، رجل من الماضي... لن يتغير كثيراً في عام 2006... |
Ama gerçekte bu çorba bir şifa büyüsü. | Open Subtitles | و لكن الحقيقة هي هذه حساء تعويذة الشفاء |
Fakat gerçek şu ki, Simon habercilik işinde en iyisiydi ve herkes de bunu bilirdi. | Open Subtitles | و لكن الحقيقة أن (سيمون) كان الأفضل بهذا العمل و الجميع كان يعرف ذلك |
Ayrica Ben'in seyahatte oldugunu da söyledim. Fakat gerçek su ki, | Open Subtitles | أيضاً أخبرته أن (بين) مسافر و لكن الحقيقة هي |