Ağrıyla çocuk doğuracaksın arzun kocana olacak ve o senin efendin olacak. | Open Subtitles | بالوجع تلدين اولاداً و إلى رجلك يكون اشتياقك و هو يسود عليك |
Bölge savcısı ile görüştüm, ve o da aynı fikirde. | Open Subtitles | لقد تحدثت إلى المدعى العام و هو على إستعداد للتواصل |
Dünyada uğruna öleceğim tek bir kişi var, ve o da sensin. | Open Subtitles | هنالك شخصٌ واحد فقط أنا مستعدٌ للموت من أجله, و هو أنت |
O ve yanında çalışanlar görev için en iyi istihbaratı edinmek istiyor. | Open Subtitles | جندي جيد و ربما عظيم و هو و كل من يعملون له |
Bayım, karım beş yıldır ölü ve o bunu bildi. | Open Subtitles | سيدي,لقد ماتت زوجتي منذ خمسة اعوام و هو كان يعلم |
Hadi ama, bunu yalnız yapmak istemiyorum ve o çok tatlı biri. | Open Subtitles | هيا, أنا لا أريد فعل هذا بمفردي و هو شخص لطيف جداً |
Aslında, o eski, ve o gerçekten uzak yaşıyor. Ama geç kaldım. | Open Subtitles | . في الواقع إنه أكبر و هو يعيش بعيداً ، لكنني متأخرة |
Evlatlık bir bebekle ilk günümüz ve o işe geri dönmek zorunda kaldı. | Open Subtitles | , هذا أول يوم لنا مع ابنة متبناة و هو عليه العودة للعمل |
Bir kere yanlışlıkla içeri girdim, ve o sistemi kontrol ediyormuş numarası yaptı. | Open Subtitles | لقد قابلته هناك مرة بالصدفة, و هو تظاهر بانه يتفقد النظام الخاص بشئ. |
O sevdikleri için savaşıyor ve o korkak birisi değil. | Open Subtitles | إنه يكافح من أجل ما يحبه و هو ليس جباناً |
ve o da tanıdığım en az deneyimi olan kişi. | Open Subtitles | و هو لديه حياة خاصة أقل من أي شخص التقيته |
ve o da gidip kendini becerse daha akıllıca olur. | Open Subtitles | و هو من الأفضل أن ننصحه بأن يذهب الى الجحيم |
Sen iyi değilsin, ben iyi değilim ve o kesinlikle iyi değil. | Open Subtitles | أنت لست بخير و لا أنا بخير و هو بالتأكيد ليس بخير |
Bak, çocuğu buraya getirirsin, ve o bir kahraman olur. | Open Subtitles | كما ترى أنت أتيت بالطفل هنا و هو سيصبح بطلاً |
ve o şelalede... balık tutuyor... oğluyla futbol maçı seyrediyor, çılgınlar gibi bağırıyor. | Open Subtitles | و هو يصطاد السمك عند شلال و هو يشاهد كرة القدم مع ابنه |
Şimdi gidip oturun ve o da gelebildiği kadar çabuk gelecektir. | Open Subtitles | الآن أجلسِ ، و هو سوف يكون معكِ عندما يمكنه ذلك. |
ve o babasını asla o kilerin... dışına davet edemez. | Open Subtitles | و هو غير مسموح له بدعوة أبيه خارج هذا القبو |
Yazın, yağışın olmadığı zamanlarda O ve ben bahçede uyurduk. | Open Subtitles | أنا و هو تعودنا على النوم بالخارج كل ليلة صيفية اذا لم تكن ممطرة |
şey, Bu da bir ilerleme sayılır, ve sıkıcı bir hafta sonu için güvenli bir bahis gibi görünüyor. | Open Subtitles | هذا بالتأكيد يبدو شيئاً متقدم و هو رهان آمن على عطلة نهاية الإسبوع التي على ما يبدو ستكون مملة |
Hiç bir etkili tedavisi veya aşısı olmayan ve her yıl 22.000 insanı öldüren, sivrisinekden gelen bir hastalık olan dengue ateşinin son hali. | TED | انها شكل متطرف من حمى الضنك، مرض ينقل بواسطة البعوض و هو أيضا ليس له علاج فعال أو تطعيم، و يقتل 22000 شخص سنويا. |
ve bu Lou'nun yani babamın küçük bir klibiyle sonlanır, çok sevgili babam hakkında bir şeyler söyleme, hayatın tesadüfleridir. | TED | و تنتهي هذه المشاهد بمقطع صغير لوالدي متحدثاً عن شيء عزيز جداً إلى نفسه و هو حوادث الحياة و أحداثها. |
Ermalinda ona kendi kendine expresso yapmayı öğrettiğinden beri kendini bir şey sanıyor. | Open Subtitles | مُنذُ أن علمته ارمليندا كيفية عمل الإسبريسو و هو يشعر بأنه شخص ناضج |
Tek yaptığınız kavga etmek ya da etmemek ki bu çok daha kötü çünkü haftalarca birbirinizden nefret ediyor gibi görünüyorsunuz. | Open Subtitles | كل ما تقوموا بهِ هو المشاجرة , أول لا تتشاجروا و هو أسوءُ من ذلك 'لأنَّه يبدوا كأنكم تكرهون بعضكم لأسابيع. |