Adil olarak kazanmanın kazanmaktan daha önemli olduğuna inanan bir adamdın. | Open Subtitles | بل كنت رجلا يؤمن بأن الرِبْح بانصاف أكثر أهميَّةً مِنْ الرِبْح |
Ancel Keys tarafından öne sürülürken... bir diğer teori de şekerin suçlu olduğuna inanan İngiliz Doktor John Yudkin tarafından öne sürüldü. | Open Subtitles | الذي اعلن ان الدهون هي سبب المشكلة في حين دكتور آخر بريطاني اسمه جون يودكين يؤمن بأن السكر هو المُلام أو السبب |
Babam insanların hayatta bir yerinin olduğuna inanır. | Open Subtitles | أتعرف إن والدي يؤمن بأن للناس مكان في الحياة |
Ama en azılı suçluların bile adil şekilde yargılanma hakkına sahip olduğuna inanır. | Open Subtitles | ولكنه يؤمن بأن أسوأ الرجال يستحقون محاكمة عادلة. |
Ve onların desteğini kazanmanın tek bir yolu olduğuna inanıyordu. | Open Subtitles | و كان يؤمن بأن ثمة وسيلة واحدة فقط لضمان دعمهم له |
Totenkopf insanoğlunun neslinin tükenmeye mahkum olduğuna inanıyordu bu yüzden imkansız bir şey önerdi: | Open Subtitles | -ينهوا ماذا ؟ - فلتخبره ! توتينكوف يؤمن بأن الجنس البشرى محتمعليهالفناء. |
Bir saha ajanının, işi dışında bir ilişkiye sahip olacağına inanmıyor. | Open Subtitles | انه لا يؤمن بأن العميل الميدانى يمكن أن تكون له علاقة |
O daima "ruh eşi" sözünün müzisyenler ve Hollywood tarafından bulunmuş bir saçmalık olduğuna inanmıştır. | Open Subtitles | "انه يؤمن بأن "المنشودة هو مصطلح انشأه الموسيقيين و مخرجي هوليوود |
CA: Bir yanın bu hikâyenin aslında çok etkili bir hikâye olduğuna inanıyor. | TED | كريس: جزء منك يؤمن بأن القصة كانت مؤثرة جدا |
Bu saçmalığın gerçek olduğuna inanan insanlara ait bir dünyaya sürüklenmiş bulunuyoruz. | Open Subtitles | لقد تم استجرارك إلى عالم يؤمن بأن هذه الأشياء حقيقية |
Gey olmanın günah olduğuna inanan biriyle empati kurmak elimdeki her şeyi bırakıp eşyalarımı toplayacağım ve cehenneme gideceğim anlamına gelmiyor. | TED | التعاطف مع شخص ما على سبيل المثال الذي يؤمن بأن كونك مثلي الجنس هو ذنب لا يعني أننى بين عشية وضحاها سأترك كل شيء واحزم حقائبي وأمسك بتذكرتى ذاهبا إلى الجحيم، أليس كذلك؟ |
Hayatın sahip olduğumuz herşey olduğuna inanır. | Open Subtitles | إنـه يؤمن بأن كل مـا نمـلكـه هو حيـاة واحـدة |
Rahip, çoçuğun ızdırabını dindirmenin sadece bir yolu olduğuna inanıyordu. | Open Subtitles | كان القس يؤمن بأن هناك وسيلة واحدة فحسب... لتطهير الصبي من علته. |
Durkheim bu seviyeye, kutsallık seviyesi diyor çünkü dinin işlevinin insanları bir grup içinde, ahlaki bir topluluğa dönüştürmek olduğuna inanıyordu. | TED | و أطلق دوركهايم على ذلك المستوى "المستوى المقدّس" لأنه كان يؤمن بأن وظيفة الدين كانت تجميع الناس في مجموعةٍ واحدة ، في تجمعٍ أخلاقي. |
Yeğenim 16 yaşında ve San Martin'in And Dağlarını geçtiğine inanmıyor. | Open Subtitles | ابن أخي,ذو 16 عاماَ, ولا يؤمن بأن القديس مارتن عبر جبال الأنديز |
Miranda patriyotların kazanacağına inanmıyor ordunun kazanabileceğini söylüyor | Open Subtitles | ميراندا لا يؤمن بأن الجيش الوطنى يمكن أن يفوز ضد الملكيين |
Bilirsin, Alman filozof Friedrich Nietzsche, ahlak kavramının alt tabaka insanlar tarafından, üsttekileri durdurmak için kullandıkları bir kurmaca olduğuna inanmıştır. | Open Subtitles | أتعلم أن الفيلسوف الألماني ( فريدريك نيتشه ) يؤمن بأن " الأخلاقيات " هي مجرد خيال ٍ استخدمه جمهور رعاع الإنسانية لتعطيل تقدم القلة من السادة |
olduğuna inanıyor. Bazıları bugünle ilgili olan şeyin Kur'an'ın birkaç bin yıl önceki yorumlaması | TED | البعض يؤمن بأن معاني والتفسير الأصلي حيث ظهر منذ الفي عام وهو ليس ملائم لحالنا اليوم |
Kıbrıs kaydının, bu savaşa temel olan tek kanıtın, sahte olduğuna inanıyor. | Open Subtitles | إنه يؤمن بأن تسجيل قبرص الدليل الوحيد الذي دفع بنا الى هذه الحرب بأنه مزيف |