Biliyorum yeni tanıştık ve biraz emrivaki olacak, ama çok çaresizim. | Open Subtitles | اسمع , أعلم أننا تقابلنا للتّو هذا طلب عظيم لكني يائسة |
çaresizim, ve eğer gelmezsen, sonuçlarından ben sorumlu olmayacağım. | Open Subtitles | انا يائسة, وإن لم تاتى, فلن اكون مسئولة عن العواقب |
Sadece "bir ailem olması için son Umutsuz şansım" gibi birşey. | Open Subtitles | انه فقط شيئا ما مثل اخر فرصة يائسة ليكون لدي عائلة |
Bu kitabın size yalan söylüyormuş gibi görünmesini istiyorum, çaresizce ve umutsuzca, bir alkoliğin yapacağı gibi. | TED | أريد هذا الكتاب أن يبدو وكأنه يكذب عليكم، بطريق يائسة ومستميتة، بنفس أسلوب مدمن كحول. |
Sen yalnız, yaşlı, ümitsiz, beş para etmez bir uyuşturucu bağımlısısın! | Open Subtitles | إنك مجرد عجوز وحيدة يائسة مدمنة مثيرة للشفقة |
Ya da bu noktada ilgilenmek için çok mu çaresizsin? | Open Subtitles | أم أنك يائسة جدا عند هذه النقطة لتبدي اهتماماً ؟ |
İyiliksevenleri ilk aradığımda 12 yaşında ve tamamen çaresizdim. | TED | أول مرة اتصلت بالسامريون كنت في الثانية عشر وكنت يائسة |
Harika. Satışa ne dersin? Yani bu senin altında bir iş ama çaresizim diyorsan seni alabilirim. | Open Subtitles | حسنا انا اعني انك اكثر من المطلوب لكن اذا كنتي يائسة بأمكاني اعطائكي اياها |
- Benim mi? Evet. Bunun kötü bir fikir olduğunu söyledim ama dürüst olmak gerekirse, çaresizim. | Open Subtitles | أجل، أخبرته أنها فكرة سيئة، ولكن لأكون واضحة، فأنا يائسة |
çaresizim. Anlaştık mı? | Open Subtitles | أنا يائسة ، هل يمكنكما إبرام الصفقة؟ |
Onu yarı çıplak bir halde yabancı ve Umutsuz bir şehre mi bıraktın? | Open Subtitles | لقد وضعتيه بالأسفل شبة عاري فى مدينة يائسة وغريبة ؟ |
Birkaç Umutsuz ve kahramanca denemeye rağmen polisler arkadaşlarını kurtaramıyor. | Open Subtitles | ويبدو أن الشرطة غير قادرة على إنقاذهما بالرغم من عدة محاولات بطولية يائسة |
Yeni karakter eklemek, genellikle düşük izlenme oranını artırmak için yapılan Umutsuz bir girişimdir. | Open Subtitles | اضافة شخصية جديدة عادة ما تكون محاولة يائسة لتحسين معدلات المشاهدة. |
Yaşayan insanların çoğundan daha fazla koltukta kalan bir elin parmaklarını zor geçen liderlerin oluşturduğu bir kıtadayız. İşe yarayabilecek yeni bir şeyin ihtiyacını hissediyoruz çaresizce. | TED | و في قارة حيث يمسك عدد قليل من القادة بالسلطة لفترة أطول من أعمار غالبية السكان, فنحن في حاجة يائسة لشيء جديد شيء يمكن أن يفيد. |
Zırhlı birlikler, çaresizce direnenlere karşı ilerliyordu. | Open Subtitles | الطوابير المدرعة كانت تتقدم فى مواجهة مقاومة يائسة |
Sorumluluklarından kurtulmak için çaresizce bir çabaydı. | Open Subtitles | لقد كانت محاولة يائسة لرفع المسؤولية عنه |
Durum dileklerimizin tam zıttı ümitsiz görünüyordu. | Open Subtitles | أرى بأنّ الحالة كانت يائسة ونحن أخذنا ضدّ رغبتنا كثيراً |
Hayır, adil olmayan kızına yardım ettiğim için bana kötü adammışım gibi davranman çünkü onunla bir dakika bile geçiremeyecek kadar çaresizsin. | Open Subtitles | لا, ما ليس عادل هو تصويري كشخص سيء لمساعدتي لأبنتك فقط لأنك يائسة لكي تأخذي دقيقة اخرى معها. |
Tamam, araba galerisinin çok zayıf olduğunu biliyordum, ama çaresizdim. | Open Subtitles | كنت أعرف أن وكلاء السيارات كانوا لئيمين كلياً لكني كنت يائسة |
Çok Umutsuzum. | Open Subtitles | يمنع حصولى على الاقامة أنا يائسة |
O kadar çaresizdi ki benden avans istedi. | Open Subtitles | وكانت يائسة لذلك،سالت للحصول على سلفة للايجار |
En sonunda hayatta kalan küçük bir Marslı grubu son bir çaresizlik saldırısı düzenledi. | Open Subtitles | وأخيرا، مجموعة صغيرة من الناجين المريخ المخطط هجوم يائسة أخيرة. |
- Bir dakika çaresiz durumda olduğunu söylemiştin ama. | Open Subtitles | انتظري ، أتقولين أنك يائسة من الأمر انتظري ، أتقولين أنك يائسة من الأمر |
Müttefiklerinde olduğu gibi Türkiye'de de vatan içinde durum umutsuzdu. | Open Subtitles | في تركيا كما هو الحال مع حلفائها كانت الحالة على الجبهة الداخلية يائسة جداً |
Tanrım o kadar mı umutsuzsun? | Open Subtitles | يا إلهي، لا يمكنك أن تكون أن يائسة. |
Yinelenen suistimalden muzdarip bir zihnin umutsuzca hayatta kalma çabası. | Open Subtitles | إنها وسيلة يائسة للبقاء بالنسبة لروح قد عانت إساءات متكررة |