uyuşturucu ticareti yapıyor, yani malını çaldığım... ve işine taş koyduğum söylenebilir. | Open Subtitles | إنه يتاجر بالمخدرات لذا أظن أن بإمكاني القول أني قد سرقت ممتلكاته وأفسدت له أعماله |
Bazıları mal satıyor, bazıları düzüşüyor | Open Subtitles | ♪ بعضهم يتاجر بالمخدرات , و بعضهم يقوم بأعمال العصابات ♪ |
Michael Carr'a ait konutta uyuşturucu satıldığına dair ihbar aldık. | Open Subtitles | معلومات وصلت إلينا أنا مايكل كار صاحب هذا المنزل يتاجر بالمخدرات |
- Paraya ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Satmıyorduysa belki satıyordu. | Open Subtitles | حسناً، نعرف أنّه كان بحاجة إلى المال إذا لم يكن يتعاطى، فربّما كان يتاجر |
Nasıl bir insan bir gemiyle bir hayatı takas eder? | Open Subtitles | أي نوع من البشر هذا الذي يتاجر برجل مقابل سفينة |
Kötü insanlara uyuşturucu ve silah satar. | Open Subtitles | يتاجر في المخدرات والسلاح وله نفوذ وإتصالات مع أفراد غاية في الخطورة |
Oğlun, otlarla uğraşıyor. O yüzden canına okudular. | Open Subtitles | ابنك يتاجر في المخدرات ولهذا بُرّح ضربًا |
Beyaz kadın ticareti, uyuşturucu ticareti, silah ticareti yapar. | Open Subtitles | يتاجر بالرقيق الأبيض والمخدرات، والأسلحة |
İpek Yolu boyunca taşınan ipeğin son durağı burasıdır ve bugün bile hala ticareti yapılmaktadır. | Open Subtitles | الحرير الذي سافر على طول الطريق الحريري إنتهى هنا حيث انه ما زال يتاجر بها اليوم |
Ellerini hiç kirletmeden savaş ticareti yapan bir asalaksın seni de ailenin silahlarını satın alarak bu ülke zengin etti. | Open Subtitles | أنتِ كطفيلي يتاجر في هذه الحرب من دون أن تتوسخ يداكِ و هذا البلد جعلك غنية |
Senatörleri ve ari hapishane ağalarını satıyor. | Open Subtitles | يتاجر بأعضاء المجلس وزعماء العصابات |
Darby başka nerede uyuşturucu ve kuku satıyor? | Open Subtitles | أين يتاجر " دوربي " بالمسحوق والعهر غير هذا ؟ |
"Çalışanlarınızdan biri CIA ait bilgi mi satıyor?" dedim. | Open Subtitles | هل أحد موظفيك يتاجر بتخابرات الوكالة ؟ |
Bu miktarda uyuşturucu taşıyan biri niye birkaç kuruşluk fiş numarası çeksin ki? | Open Subtitles | لماذا شخص يتاجر بمخدرات ذو ربح كبير قد يضيع وقته في احتيال ذو ربح بسيط؟ |
Sokaklara uyuşturucu sattığına dair söylentiler var. | Open Subtitles | تفيد الشائعات بأنه يتاجر بالمخدرات في الشوارع، ألديك تعليق؟ |
Bunu benden duymuş olmayın ama bence ek iş olarak hap satıyordu. | Open Subtitles | و أنت لم تسمع بهذا منى ولكنى أعتقد انه كان يتاجر فى المنشطات. |
Uyuşturucuları, temizlenmiş bağımlılara satıyordu. | Open Subtitles | إنه يتاجر بهم إنه يبيع المخدرات لمدمنين يتعافون |
İki defasında sizi su altında çalışan bir fenerle takas etmeye çalışan birine tapmak zorunda kalmak gibi bir şey. | Open Subtitles | في مناسبتين حاول ان يتاجر في مصباح يدوي تحت الماء |
düşük seviye ajanlar takas edilir. Cezalandırılmazlar. | Open Subtitles | العملاء منخفضوا المستوى يتاجر بهم، ليس بمقاضاتهم |
Karaciğer, böbrek gibi organları satar. | Open Subtitles | يتاجر بالأكباد, والكلى وأعضاء الجسم الأخرى. |
Çünkü dışarıda olan herkes bununla uğraşıyor. | Open Subtitles | لأن كُلّ شخصَ بالخارج يتاجر بها |
Bu işi yapmalısın ve mahkemeye, hiçbir şüpheye yer bırakmaksızın Hollywood toplumu içerisindeki bu saygıdeğer adamın kokain alıp sattığını göstermelisin. | Open Subtitles | تقوم بهذا ، ثم تذهب للمحكمة و تثبت بالدليل القاطع أن هذا الرجل المشهور في هوليوود يتاجر في الكوكايين |
Birisi gemide hap kaçakçılığı yapıyor ve şimdi de dağıtıyor. | Open Subtitles | شخص ما هرّب المخدرات للسفينة وهو الآن يتاجر بها |
Galiba üst düzey insanlarla iş yapıyor. | Open Subtitles | أعتقد إنه يتاجر مع الأشخاص ذات المستويات العالية |