Niall Ferguson: Ben burada sadece... Dogu'nun yukselisi hakkinda konusmuyorum. Geri kalanlarin yukselisi hakkinda konusuyorum. Buna Guney Amerika da dahil. | TED | نيل فيرجوسون : حسناً أنا لا أتحدث هنا عن نهوض الشرق; أنا أتحدث عن نهضة بقية الدول، وهذا يتضمن جنوب أمريكا. |
Bunlar, çocuk kaçırmak dahil her tür suçu işleyebilecek kişilerdi. | Open Subtitles | الذين من الممكن أن يرتكبوا أي جريمة يتضمن ذلك الخطف |
Charlotte, ikimiz de biliyoruz ki annen istediğini elde etmek için her şeyi yapar, babamızı riske atmak dahil. | Open Subtitles | شارلوت أنا وأنتي نعلم بأنها ممكن أن تفعل أي شيء لتحصل على ما تريده يتضمن وضع أبانا في الخطر |
Birincil tedavi protokolü beynin tabanına aşırı derecede acı veren iğneleri içeriyor. | Open Subtitles | إجراء المعالجة الأول يتضمن حقن مؤلمة جداً في قاعدة الدماغ اتعرف ماذا؟ |
Buna, sizi kontrol etmek için günde birkaç saat gelecek hemşire de dâhil. | Open Subtitles | وهذا يتضمن ممرضة من دار الرعاية تأتي لتطمئن عليكِ عدّة ساعاتٍ خلال اليوم |
Zaman makinesiyle ilgili gerçek hayattan bir örnek vermemi mi bekliyordun? | Open Subtitles | هل كنت تتوقع مني أن آتيك بمثال يتضمن آلة زمن حقيقية |
Şimdi de sırada İskoçya'nın milli içeceğini içeren son projemiz var. | TED | واسمحوا لي الآن أن انتقل إلى آخر المشروع، الذي يتضمن على المشروبات الوطنية في اسكتلندا. |
Vizyonu, role ihtiyacı olan başka birini de kapsıyor mu? | Open Subtitles | هل منظوره يتضمن أيّ أدوار لأشخاص آخرين في حاجة إليها؟ |
Ama tamponlar dahil değil, onların ne kadar tuttuğunu bilmiyorum. | Open Subtitles | لكن هذا لا يتضمن تكلفة الفوط النسائية لا أعلم تكلفتها |
Olayla ilgili anlattığı, Memur Brasher'ın dahil olduğu hiçbir şey kanıttan sayılmayacak. | Open Subtitles | أيا كان ما سيقوله بشأن الحادث بم يتضمن الضابطة براشر سيتم إقصائها |
Sayıya, bu yardıma ihtiyacı olan kızlar ve erkekler dahil değil. | TED | ولا يتضمن ذلك عدد الفتيات والنساء والصبيان الذين هم في حاجة لها. |
Alt yapıya kızlar tuvaleti, su içebilmeleri gibi okulda kalmalarına yardımcı olabilecek şeyler de dahil. | TED | وهذا يتضمن توفير مرحاض منفصل للفتيات، ومياه الشرب، أشياء تساعدهن على البقاء. |
Ve bu iskelet havayolu rotası gibi şeyleri dahil eder. | TED | وهو هيكل يتضمن أشياء مثل مسارات الرحلات الجوية. |
Buna tarantulaların da dahil olup olmadığını merak ediyorum. | Open Subtitles | إننى أتسائل إن كان هذا يتضمن العناكب الذئبية |
Bu gerçekte davranışların ve kişiliğin ürün olarak tasarlanmasını içeriyor. | TED | وهذا حقيقة يتضمن تصميم سلوك وشخصية في المنتجات. |
Nişancı zihinlerinin ön tarafında tuttuğu hedefinin dâhil olduğu bir senaryo kurar. | Open Subtitles | يخلق القناص سيناريو معين يتضمن الهدف و بقائه بالجزء الأمامي من عقله |
En güçlü silahlar derin nefes almayı ve çevrenizin farkına varıp odaklanmayı içeren egzersiz yapmak ve meditasyondur. | TED | أقوى أسلحتك هي التمارين الرياضية والتأمل الذي يتضمن التنفس بعمق وأن تكون واعياً ومركزاً على ما يحيط بك. |
Çok önemli, Bay Segura ve Bay Hal Sanderson'u da kapsıyor. | Open Subtitles | هذا مهم جدا فهو يتضمن السيد سيجورا و السيد آل ساندرسن |
Kayıtlar içinde o sırada yanımda olan editörün irtibat numarası var. | Open Subtitles | في وقت إغتياله يتضمن السجل رقم هاتف المحرر الذي كان معي |
Takım olarak önceden anlaştığımız GPA puanına ulaşana kadar... basketbol oynanmayacak. | Open Subtitles | هذا يتضمن التدريبات و المباريات حتى نصل كلنا كفريق للمعدل المطلوب |
Pekala, şeytanla anlaşma yapmayı içermeyen bir şeyler. | Open Subtitles | حسناً،شيئاً لا يتضمن عقد اتفاق مع الشيطان. |
Ulusal güvenlikle alakalı olduğunu ve seni de içerdiğini söyledi. | Open Subtitles | لقد قال إنه أمر يتضمن الأمن القومي و كذلك أنت |
Bunlar paylaşılan sorumluluk hissini, insanları topluluk olarak birbirine bağlayan ortak kuralları içerir. | TED | وهذا يتضمن حساً بالمسؤولية المشتركة. والمعايير العامة التي تجمع بين الناس سوية في مجتمع |