20 Euroluk yıllık sabit bir ücret alıyorlar. | TED | هم يتقاضون فقط رسوم صيانة شقة سنوياً بمقدار 20 يورو |
Saat başına para alıyorlar. Hiç kimse karşılayamaz. | Open Subtitles | انهم يتقاضون بالساعة لا أحد يستطيع تحمل السعر |
O bizim hastamız değil. Bırakalım onu eyalet polisleri alsın. Bunun için para alıyorlar. | Open Subtitles | إنّه ليس مريضنا، دع الجيش يتولّى أمره هذا ما يتقاضون أجورهم عليه |
Evet. Ve o kızlara genellikle maaş ödenir bunun için. | Open Subtitles | أجل , حسناً , كل تلك الفتيات عادة يتقاضون رواتب |
İnsanlar iş arkadaşlarının maaşlarını bilmedikleri zaman, hak ettiklerinden az maaş aldıklarını düşünmeye daha eğilimli oluyorlar ve ayrımcılık yapıldığı hissine kapılabiliyorlar. | TED | عندما لا يعرفُ الاشخاص كم هي رواتبهم بالمقارنة مع أقرانهم. سيشعرون على الأرجح أنهم يتقاضون أجورًا أقل وربما حتى يشعرون بالتمييز ضدهم. |
Yalnızca olayların geri dönüş tarafını düşünecek olsalardı, büyüme için bu rotayı daha önce çözeceklerinden emin olamazdım, çünkü herhangi bir işlem ücreti almıyorlar. | TED | لكن لو فكروا فقط بطريقة فردية حول عوائد الأشياء لهم لم يكونوا ليفهموا أبدًا طريق النمو هذا لأنهم لا يتقاضون جراء أجور رسوم المعاملات |
Ama, bu bana şunu düşündürdü. Askerler para için savaşıyorlar, asiler ise para almıyor. | Open Subtitles | و لكن طرأت لى فكرة فالجنود يتقاضون أجراً ليقاتلوا على عكس الثوار |
Hem işçiden hem malzemeden para alıyorlar! | Open Subtitles | إنهم يتقاضون المال مقابل مواد البناء والعمل |
Teorime göre, parça başına maaş alıyorlar. | Open Subtitles | نظريتي, إنهم يتقاضون على القطعة لقد أتوا بكل شيء في داخل |
Dünya etrafını yelkenle dolaşan bir çift, seyahatlerini belgelemek için her ay 1.400 müşteriden ödeme alıyorlar. | TED | وهذا "ديو سيلنج اروند ذا ورلد"، يتقاضون أجراً شهرياً مقابل توثيقهم لرحلاتهم من 14,000 راعي. |
Sizden gerçekten az para alıyorlar! | Open Subtitles | إنهم فعلاً يتقاضون منك مبلغاً أقل |
Yakma işlemi için 1485 dolar alıyorlar ve külleri fındık ezmesi kavanozu büyüklüğünde metal bir kapta geri yolluyorlar. | Open Subtitles | سوف يتقاضون 1485 $ لحرق الجثة و يسلمون البقايا في حاوية معدنية صغيرة بحجم وعاء زبدة الفستق |
Bir hizmet karşılığı para alıyorlar, yani bir meslek icra ediyorlar. | Open Subtitles | انهم يتقاضون اجر مقابل خدمة يقدمونها |
Patreon üzerinde aylığını kazanan 50 bin üretici platform var -- sanatlarını icra etmeleri, yaratıcı biri kişi olmaları için her ay ödeme alıyorlar. | TED | فالباتريون لديها اكثر من 50,000 مبدع يحصلون على رواتب... يتقاضون شهرياً لوضعهم الفن على الانترنت. ولكونهم أشخاصا مبدعين، |
Bu yüzden oğlum, sen, dünyadaki erkeklerin en iyi az maaş alan organizasyonunun üyesisin. | Open Subtitles | لذلك، يا ولدي، أصبحت عضوا في أرقى منظمة يتقاضون أجورا من الرجال في العالم |
Meslektaşlarımızın yarısı maaş çeklerinin iki tarafına da bakıyor. | Open Subtitles | نصف زملائنا يتقاضون أجراً من كلا الجانبين. |
Web sitelerinde yazdığına göre bir gecelik oda ücreti 50.000 Yenmiş. | Open Subtitles | ويقول بموقعهم على النت أنهم يتقاضون 50 ألف ين بالليلة |
Artı olarak yüzde 5 yönetim ücreti alıyor. | Open Subtitles | وأنهم يتقاضون أجور إدارة بنسبة 5 في المائة. |
Evet, şövalyeler para almıyor. | Open Subtitles | آي، فرسان لا يتقاضون رواتبهم. |