Bu sadece size erişimin verilmesiyle alakalı değil arkadaşlar. | TED | وهذا لا يتمحور فقط حول منحكم إمكانية الوصول للمعلومة. |
Sonuçta, bu dünyanın dönüşümü ile alakalı ve daha iyi bir yer yapmak ile alakalı | TED | في نهاية المطاف، انه يتمحور حول تحويل العالم و جعله مكانا افضل |
Bence evde sağlık etrafında gelişecek yeni bir sistem yaratma zamanı. | TED | اعتقد أنه الوقت المناسب لإيجاد نظام جديد يتمحور حول الرعاية الصحية المنزلية. |
Bu tamamen işçi sendikaları etrafında kurulmuş bir topluluk. | TED | تعد هذه البلدة مجتمعًا يتمحور حول التعاونيات العمالية. |
Mesele morarmış gözler ya da kanamış burunlar değil. | Open Subtitles | أن العالم لا يتمحور حول الأعين السود أو الأنوف الحمراء |
Mesele tüm kasabanın senin yargıç, jüri ve cellat olduğunu anlamasını sağlamak. | Open Subtitles | بل يتمحور حول أن تعلم البلدة بأكملها أنّك بمثابة القاضي وهيئة المحلفين ومنفّذ الحكم |
Her şeyin kendisiyle alakalı olduğunu sanan insanlara dönüşüyorum. | Open Subtitles | عجبًا، أنا أحد هؤلاء الأشخاص ممن يظنون أن كل شيء يتمحور عنهم |
Tabii tabii çünkü her şey senin benim hayallerimi gerçekleştirmen ile alakalı. | Open Subtitles | حسناً, حسناً, لأن الامر يتمحور حول تحقيق احلامي |
Pekala, ölmesine rağmen, her şey onunla alakalı. | Open Subtitles | - حسناً حتى بالرغم من أنها ذهبت كل شي يتمحور حولها |
Yani bu program herkese kucak açma ile alakalı, o yüzden... | Open Subtitles | حسنٌ، هذا العرض يتمحور حول لمّ الأرواح |
Bütün işi bununla alakalı. | TED | كان كل عملها يتمحور حول ذلك. |
Onunla mı alakalı? | Open Subtitles | هل هذا ما يتمحور حوله الأمر ؟ |
Tanrım, moruk dünyanın golf oyunu etrafında döndüğünü sanıyor. | Open Subtitles | يا إلهي، المسنّ يظن أن العالم يتمحور حول مباراة غولف |
Tüm işim çöp ve pisliklerin etrafında dönüyor, ki şikayetçi değilim bu durumdan. | Open Subtitles | وعملي يتمحور حول القاذورات والنفايات وانا اقبل بهذا |
Yahudi mistisizminin büyük bölümü sayılar etrafında döner. | Open Subtitles | وجزء كبير من التصوف اليهودي يتمحور حول الأرقام |
Diyelim ki bütün dünya şunun etrafında dönmüyor. | Open Subtitles | تخيل أن العالم بأكمله لا لا يتمحور على هذا الأمر |
Biliyorum dünya, doğal olarak etrafında dönüyor ama onun kalp krizine basın toplantının neden olmadığına oldukça eminim. | Open Subtitles | يتمحور حولكِ، ولكنّني مُتأكّدٌ تمامًا أنّ مؤتمركِ الصحفيّ لم يُسبّب لأبينا نوبة قلبيّة |
Sana şok edici gelebilir, ancak benim dünyam seninki etrafında dönmüyor. | Open Subtitles | هذا من الممكن أن يصدمكِ لكن عالمي لا يتمحور حولكِ |
Mesele morarmış gözler ya da kanamış burunlar değil. | Open Subtitles | أن العالم لا يتمحور حول الأعين السود أو الأنوف الحمراء |
Şüphelenmekle ilgisi yok, Mesele tüm gerçekleri öğrenmek. | Open Subtitles | ،هذا الأمر لا يتمحور حول الشك بل بخصوص الحصول |
Mesele Maggie falan değil. Hayır bayım. | Open Subtitles | هذا لا يتمحور حول ماغي, لا, لا, لا |