| Konuşmamız gerek. Yukarı çıkalım. | Open Subtitles | يجب أن نتحدث في مكان هاديء , لنذهب للأعلى |
| "Konuşmamız gerek." Bundan yararlanırsan, iyi olacak. | Open Subtitles | يجب أن نتحدث معاً، عدا ذلك ستكون الأمور كلها بخير |
| Onu Konuşmamız gerek çünkü çocuk istiyorum. | Open Subtitles | الذي يجب أن نتحدث عنهم لأنّني أريد الأطفال. |
| Bu da nereden çıktı? - Bu münazaralar hakkında konuşmalıyız. | Open Subtitles | من أين أتى هذا الكلام؟ يجب أن نتحدث عن المناظرات |
| Bir adam var, Nazi'nin savaç suçlarında uzman biri. Onunla konuşmalıyız. | Open Subtitles | يوجد رجل خبير في مجرمي الحرب النازيين، يجب أن نتحدث معه. |
| Kendini iyi hissetmediğini biliyorum ama saç iğnesi hakkında Konuşmamız lazım. | Open Subtitles | أنا أعرف أنك تشعر بدوخة ولكن يجب أن نتحدث عن الدبوس |
| konuşmamız gerekiyor. Bu yüzden geldim. | Open Subtitles | بل يجب أن نتحدث عن ذلك فهذا السبب الذى جئتُ من أجله |
| Efendim, herşey kontrolüm altında, ama Konuşmamız gerek, şahsen. | Open Subtitles | سيدى لدى كل شئ تحت السيطره لكننا يجب أن نتحدث شخصياً |
| Konuşmamız gerek. Bazı şeyleri yoluna sokmalıyız. | Open Subtitles | يجب أن نتحدث يجب أن نضع الأمور فى نصابها |
| Kralla savaş hakkında Konuşmamız gerek. Bu çok önemli. | Open Subtitles | يجب أن نتحدث إلى الملك بشأن الحرب الأمر هام |
| Otobüste olan birileriyle Konuşmamız gerek. | Open Subtitles | اسمعي، يجب أن نتحدث مع شخص كان على متن الحافلة. |
| Halkımdan aldığınız 20 milyon hakkında Konuşmamız gerek. | Open Subtitles | يجب أن نتحدث عن الـ20 مليون التي أخذتها من شعبي |
| Bunların önemi yok, Dinle 800'den Konuşmamız gerek. | Open Subtitles | انصـت ، هناك 800 شيئاً يجب أن نتحدث عنهم |
| Eğer ihmal edilmiş ya da bir şeye ihtiyacın varmış gibi hissediyorsan konuşmalıyız. | Open Subtitles | إذا أحسست بعدم الأطمئنان أو تحتاجي شيئا يجب أن نتحدث |
| Hayır, bunu konuşmalıyız. Şuna bir cevap vereyim de. | Open Subtitles | لا ، يجب أن نتحدث عن هذا الموضوع فقط أتركني أتلقي هذه المكالمة أولا |
| Belki de senin hakkında konuşmalıyız. | Open Subtitles | أعتقد أننا يجب أن نتحدث عنك بدلاً من ذلك |
| Konuşmamız lazım. Hayır, şimdi değil. Yarın ofiste. | Open Subtitles | يجب أن نتحدث لا ليس الآن، غداً في المكتب |
| Perry... senin hakkında kitap yazacaksam... senin hakkında nasıl bir kitap yazacağıma karar vereceksem... burada olma sebebini... Konuşmamız lazım. | Open Subtitles | بيري لو سأكتب عنك لو سأحدد كيف أكتب عنك يجب أن نتحدث عن سبب وجودك هنا |
| Konuşmaktan ben de korkuyorum ama yine de Konuşmamız lazım. | Open Subtitles | و أنا أيضاً و لكن فكري في ذلك، يجب أن نتحدث |
| Sanırım bunun amacımızı nasıl tehlikeye attığı... konusunu konuşmamız gerekiyor. | Open Subtitles | أظن أنه يجب أن نتحدث في كيف يمكن لهذا أن يعرقل أهدافنا |
| Sanırım bunun hedeflerimizi nasıl etkileyeceğini konuşmamız gerekiyor. | Open Subtitles | أظن أنه يجب أن نتحدث في كيف يمكن لهذا أن يعرقل أهدافنا |
| Bence Konuşmamız gereken -- Aslında küresel pazar. | TED | أعتقد أننا يجب أن نتحدث عن.. في الحقيقة، هذا مهم. |
| Haydi ama, gerçekten bu konu hakkında konuşmamız gerektiğini düşünüyorum. | Open Subtitles | تعالي , أظن أنه يجب أن نتحدث عن هذا الأمر |
| Anne, lütfen, hadi,Otur. Bunu konuşmak zorundayız. | Open Subtitles | . أمى , من فضلك ، إجلسى . نحن يجب أن نتحدث عن هذا |
| Eğer yolunda gitmeyen bir şeyler görürsem bunu konuşacağız. | Open Subtitles | . وإذا رأيت شئ يحدث معك , نحن يجب أن نتحدث عنه |
| Etrafta değillerken de böyle konuşmak zorunda mıyız? | Open Subtitles | هل يجب أن نتحدث هكذا رغم عدم وجود الزبائن؟ |