Katipler ve Farisiler ne kadar uğraşsalar da tanık bulamadılar. | Open Subtitles | المنافقين والكتاب. شاهد ما ضاع ولم يجدوه. |
Meteoru her yerde aradılar. Ama tabii ki bulamadılar. | Open Subtitles | , بحثوا عن النيزك .ولكنهم لم يجدوه,بالطبع |
Bir ceset bulunduğuna dair hiç bir şey yoktu. Tabi ki yok. Onu asla bulamayacaklar. | Open Subtitles | لا اشارة على عثورهم على جثة, بالطبع لن يعثروا, ولن يجدوه ابدا |
Eğer polislerin elinde de bunlar varsa ve biz bulamazsak, onlar da bulamazlar. | Open Subtitles | إن الشرطة تملك الملفات نفسها فإن لم نستطع إيجاد الخطأ، فلن يجدوه هم |
Eğer öyleyse, Ruslar onu bulana kadar tüm mahalleyi birbirine katar. | Open Subtitles | إذا فعل ذلك، فالروسيين سيطرقوا كل باب في الحي، حتى يجدوه |
Onu sende bulmalarındansa bende bulmaları daha iyi, tamam mı? | Open Subtitles | من الأفضل أن يجدوه معى وليس معك . صحيح ؟ |
Çete Soruşturması herhangi biriyle bağlantısını bulamadı. | Open Subtitles | ذكر محققو العصابات أنهم لم يجدوه تابعاً إلى أي أحد. |
Bunları iyi bilirim, bulmadan olmaz. bulurlar da. | Open Subtitles | أعرفهم جيدا لن يتوقفوا حتى يجدوه |
Eğer onu bulamazlarsa, bizi fizana kadar takip ederler. | Open Subtitles | اذا لم يجدوه سوف يلاحقوننا مثل ظلنا |
Senin dersine girmiş olması dışında hiçbir şey bulamadılar. | Open Subtitles | لا شيء مشترك قد يجدوه مع عديم مشاعر مثل كالي |
Konumunu hesapladım, yaklaşık bölgesine gemilerimi yolladım, ama bulamadılar. | Open Subtitles | حَسبتُ موقعَه، أرسلتُ سُفنَي إلى موقعِه التقريبيِ لكنهم لم يجدوه |
Ki daha bulamadılar silahı. Sonra da uzaylı otopsisi yapmak için geri gelmiş. | Open Subtitles | والذي لم يجدوه بالمناسبــة، وثم عــادت لكي تنفــذ تشريحا للفضائي. |
Görünen o ki bulamadılar yoksa burada olamazdın. | Open Subtitles | من الواضح انهم لم يجدوه والا لن تكوني هنا |
Çoğalıcılar istedikleri kadar onun zihnini araştırabilirler, bunu bulamayacaklar. | Open Subtitles | الربليكيتورز يمكن أن يمسحو عقلها كما يريدون, لن يجدوه |
Ama ben haklıysam D.B. Cooper'ı hiç bir zaman bulamayacaklar çünkü hep onların gözü önünde olacak. | Open Subtitles | لكن لو كنتُ أنا مُحقة، فإنّهم لن يجدوه أبداً، لأنّه سيكون أمامهم مُباشرة. |
Onu burada bulamayacaklar. | Open Subtitles | لن يجدوه في هذا المكان |
Gobelinler, biliyorum. Kitabı bulamazlar. Sanırım bulamazlar. | Open Subtitles | الجنيون ، أنا أعرف ، ولكنني أخفيت الكتاب لن يجدوه أبدا، حسنا ، أتمنى ألا يجدوه ، إلا إذا ـــ |
Sırtlanlar doyup dinlendikten sonra, sürünün kayıp üyesini bulana kadar izini sürerler. | Open Subtitles | بعد أن يأكل الضبع يستريح سوف يتعقبوا العضو صديقهم حتى يجدوه |
sen son kalansın! bulmaları gereken son kişisin! | Open Subtitles | أنت الوحيد الأخير الذي يجب ان يجدوه |
Polis tüm odayı aradı ama hiç bir şey bulamadı. | Open Subtitles | الشرطه فتشت في جميع انحاء تلك الغرفه ولم يجدوه ابدا - اذا؟ |
Böyle şeylerden nefret ediyorum. Umarım bulurlar. | Open Subtitles | أكره مثل هذه الأمور أدعو ربي أن يجدوه |
Yarına kadar onu bulamazlarsa eve gidebiliriz. | Open Subtitles | لو لم يجدوه بالغد، فسنعود للمنزل. |
Eğer soruşturmaya girişirlerse onlar bulmadan önce ne bulacaklarını bilmek istiyoruz. | Open Subtitles | لو بدؤوا بالتنبيش نريد أن نعرف ماذا سيجدوا قبل أن يجدوه |
Bu adamlar değerli zamanlarını... asla bulamayacakları, bir şey için harcıyorlar. Ne ? | Open Subtitles | هؤلاء الرجال يقضون وقتهم يبحثون عن شيء لن يجدوه أبداً |
Ama onu anca yangın sönünce buldular. | Open Subtitles | ولكن لم يجدوه إلا حينما خمدت النار |
Adam henüz bulunamadı ama yerel polis robot resme benzeyen birini buldu. | Open Subtitles | لم يجدوه الى الآن ولكن وجدنا شـخص يشـبه الصورة في السـجلات |
Onu bulamıyorlar ve benim hâlâ "acil durumda aranacak kişi" olduğumu sanıyorlar. | Open Subtitles | لم يجدوه و لازالوا يظنونني من يلجأون إليه بالطوارئ |
Onu bulmamalarını sağlamak zorundayım. | Open Subtitles | سأتأكد من أنهم لن يجدوه |
Onu bulduklarında kirli bulaşık suyunun içinde yatıyormuş. | Open Subtitles | كان مستلقيّ على مجلى صحون قذر لفتره من الزمن قبل أن يجدوه |