Artık bunu görüyoruz: Otlardan barakaların üzerindeki güneş panelleri ve bunu karşılanabilir yapan yeni iş modelleri. | TED | إننا حالياً نحصل على هذه: الألواح الشمسية فوق الأكواخ العشبية ونماذج تجارية جديدة مما يجعلها بأسعار معقولة. |
Bu cılız yapı beyinleri o kadar kırılgan yapıyor ki çarpma durumunda, nöronlar genişliyor ve hatta yırtılıyor. | TED | هذا التكوين الطويل والضعيف يجعلها هشة جداً حيث أنه عند حدوث اصطدام تتمدد الأعصاب وحتى أن الدموع تسيل. |
Büyük balıklardan korkup çatlaklara sığınan balıklar, orada deniz yılanlarına av oluyor. | Open Subtitles | خوف الفرائس الكبيرِ يجعلها تختبئ في الشقوقِ وهناك الأفاعي يُمْكِنُ أَنْ تَمْسكَها |
İçgüdümüzün bir parçasıdır, bu nedenle bizim için çok önemlidir ve o yüzden her şeyi bu seviyede algılarız. | TED | إنها جزء من معدات النجاة خاصتنا، وهذا ما يجعلها مهمة بالنسبة لنا، ولهذا السبب نحن دائماً نصغي عند هذا المستوى. |
Yine de geçmişi, onu bize değerli kılan yegâne şey. | Open Subtitles | إلا أن ماضيها هذا هو ما يجعلها قيمة بالنسبة لنا. |
Hepsinden öte, bunun için yataklık eden biri. bu, onu suç ortağı yapar. Hapishanenin neye benzediğini biliyor musun? | Open Subtitles | بعد كل ذلك ، هي الوحيدة التي دفعت لأجل ذلك ذلك يجعلها شريكة ، تعرفين كيف تبدو بالسجن ؟ |
Böyle bir yeteneğinin olması onu katil yapmaz. | Open Subtitles | فقط لأن لديها هذه القدرة لا يجعلها أي قاتلة |
onları ilginç yapan özellikleri -- küçük olmaları -- onları aynı zamanda çalışılması imkânsız şeyler yapıyordu. | TED | الأمر ذاته الذي يجعلها مثيرة للاهتمام، حجمها الصغير، يجعلها مستحيلة لأن تعمل بها. |
onu bu kadar yoğun ve özlü yapan şey insan anlatısını anlama deneyimidir. | TED | والذي يجعلها كثيفة وغنية هي خبرة فهم الرواية الإنسانية. |
İyice öğrenmenin zor olması, onu güzel yapan şeyin bir parçası bence. | TED | في الواقع، سأقول أن صعوبتها هي جزء مما يجعلها جميلة. |
Bu sarsıcı resimden nasıl anlam çıkarabiliriz ve tam olarak ne, bu resmi savaş karşıtı sanatın şaheseri yapıyor? | TED | كيف يمكننا أن نفهم هذه الصورة الساحقة، وما الذي يجعلها تحفة فنية من الفن المناهض للحرب؟ |
Bu da Willow'u dudaklarını hakkında hayaller kurmadığım tür bir kız yapıyor. | Open Subtitles | مما يجعلها ليست من نوع الفتيات التي أفكر في شفتاها كثيراً |
Bunlarda onu benim için harika yapıyor. | Open Subtitles | إنها مهووسة ومنحرفة مما يجعلها مثالية لي |
onları doğal resiflerden akıntı yönünde konumlandırıyoruz, böylece yumurtladıktan sonra yerleşecek alanları oluyor. | TED | ونضعه في الأسفل حول الشعب المرجانية الطبيعية بشكل يجعلها تجد مناطق لتستقر بها بعد أن تضع بيضها. |
Kız ona alacağı bu yüzden onu katil sahip almak için. | Open Subtitles | كي يجعلها تعتقل القاتل كي تلاحقها الشقيقات |
Ama gerçekten bunu mümkün kılan Dünyada nasıl uygulanabileceği hakkında düşünmeye yardımcı olduğunu gördük. | TED | لكن أن تفكر بالفعل حول الآثار التي يجعلها هذا ممكنة، وجدنا أنه يساعد في التفكير حول كيف يمكن أن يتم تطبيقه في العالم. |
1, 2, 3, 4, 5... 6 ve bir daha 7 yapar. | Open Subtitles | 6,5,4,3,2,1 و واحد يجعلها سبعه أهناك شئ آخر أقدمه لك يا سيدي؟ |
Bedava göz kalemi, onu fahişe yapmaz ve kilosundan ötürü kızarıp utanmak bir adamı masum yapmaz. | Open Subtitles | سائل عين مجاني لا يجعلها عاهرة، وإحمرار رجل خجلاً لشعوره بالحرج من وزنه، بالكاد يجعله بريئاً |
Bu, söylemediğin zamanları çok daha katlanılmaz kılıyor. | Open Subtitles | و هذا ما يجعلها صعبة للغاية عندما لا تكون كذلك |
Ama bu orantısızlıkla beraber kurumlarla ilgili herşey kendisini tatsız hale getiriyor. | TED | لكن كل شئ حول المؤسسات يجعلها غير مريحة مع عدم التناسب ذلك. |
Ayrıca pazarlık görüşmelerini asgari düzeye indirir ve daha fazla bağlantı kurmayı sağlar. | Open Subtitles | أيضا تميل إلى إبقاء المفاوضات إلى الحد الأدنى. يجعلها أكثر من صفقة تجارية. |
Hiç böyle bütünleşen bir örnek görmedim. Bütünleşmelerini sağlayan ne? | Open Subtitles | لم أر قط هذا النمط المتلاصق ما الذي يجعلها هكذا؟ |
Hikâye kurgusunda büyüleyici bir şeyler var ki biraraya getirildiğinde, onu duyan kişi tarafından özümsenebilir ve yeniden hatırlanabilir. | TED | هناك شيء ما سحري في تركيبة القصة مما يجعلها عند تجميعها سهلة التلقي ومن ثم التذكر من قبل المُتلقي. |
Güneş battığında oluşan foto sentetik tepki açılmasını sağlıyor. | Open Subtitles | تفاعل التوليف البصري يجعلها تتفتح عند غروب الشمس |
Ay'ın gücü bu tonik ile bağdaştığında şeytan tohumunu doğurmasını sağlayacak ve aldığı her önleyiciyi etkisiz hale getirecek. | Open Subtitles | قوة القمر جنبا إلى جنب مع هذا منشط سوف يجعلها خصبة لبذور الشيطان وتجاوز أي وقائية يقيس أنها اتخذت. |
onları bu konuya odakladım ve Will, sen de istediğin konuya odaklayabilirsin. | Open Subtitles | طبيبة أعصاب في جامعة كولمبيا. رئيسة الجراحين. ذلك يجعلها جراحة مخ وأعصاب. |