Benim için onu sakla, belki sana uğur getirir. | Open Subtitles | أحتفظ به من أجلي. لعله يجلب لك حظا سعيدا. |
Burada güç para getirir, para da daha fazla güç. | Open Subtitles | هنا،السلطة تجلب لك المال، و المال يجلب لك مزيداً من السلطة |
Neyse, umuyorum ki sana, bana getirdiğinden daha çok şans getirir. | Open Subtitles | على أية حال, آمل أن يجلب لك الحظ أكثر مما فعل معي |
Ama anlayabilirim seni bu kasabaya getiren ne? | Open Subtitles | ومن القليل منها. أستطيع أن أفهم ذلك. أم، حتى ما يجلب لك إلى المدينة؟ |
Bu üzücü haberi getiren biri olmaktan üzüntü duyuyorum. | Open Subtitles | ... آسف لكوني الشخص الذي يجلب لك الأخبار السيئة |
Tamam, işine karışmaya çalışmıyorum ama belki de biraz yumuşak tarafını göstersen daha çok istek alırsın. | Open Subtitles | لا أحاول التطفّل، لكن ربّما إظهار جانب أرقّ يجلب لك المزيد من الإعجاب. |
Söyle, dost, eğer düşmanın zarar getirir, ne yazıyor? | Open Subtitles | قل لي، صديق، إذا عدوك يجلب لك الضرر، ما هو مكتوب؟ |
Sana birçok güzel şey getirebilir ama böyle anlar da getirir. | Open Subtitles | يمكنه أن يجلب لك الأشياء الجميلة ويمكنه أن يجلب لك أيضا لحظات مثل هذه |
Ferzad'a söyle getirir. | Open Subtitles | اطلب من الولد , وسوف يجلب لك بعض منه |
Böyle bir şey size ancak acı getirir. | Open Subtitles | مثل هذا الشيء لن يجلب لك إلا التعاسة |
Kebapları çok kötü ama Shaba istediğin her şeyi sana getirir. | Open Subtitles | الكباب سيء لكن " شابا " قد يجلب لك أي شيء تحتاج |
Şans getirir derler. | Open Subtitles | أمل أن يجلب لك الحظ الجيد |
Kim, ne, nerede, ne zaman, nasıl sorularının mutlaka doğru ve kesin bir cevabı varken "neden" hep değişik cevapları ve yeni soruları getirir. | Open Subtitles | الأَسئلة مثل ماذا، أين، متى، وكيف لا بد أن يكون لها إجابات محددة وصحيحة ولكن سؤال "لماذا" دائما يجلب لك إجابات مختلفة ويثير أسئلة جديدة |
Terliklerini getirir. | Open Subtitles | سوف يجلب لك نعالك |
- Belki sana uğur getirir. | Open Subtitles | -قد يجلب لك الحظّ |
Seni buraya getiren şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum. | Open Subtitles | أود أن أعرف شيئا آخر. ما يجلب لك هنا؟ |
- Köpek yakalayıcısı bile seçilemeyecek, sana da Senatoda su getiren bile olmayacak. | Open Subtitles | سيّدي، لن يُنتخب كموظّف رسميّ يقوم بالحصول على وصاية الكلاب الصالة. وأنت لن يكون لديك أي شخص يجلب لك الماء في مجلس الشيوخ. |
Seni buraya getiren nedir Chris? | Open Subtitles | ما يجلب لك هنا، كريس؟ هل هي الحرب؟ |
Ah, sizi Amerika'ya getiren nedir? | Open Subtitles | آه، لذلك، ما يجلب لك إلى أمريكا؟ |
Tamam, işine karışmaya çalışmıyorum ama belki de biraz yumuşak tarafını göstersen daha çok istek alırsın. | Open Subtitles | لا أحاول التطفّل، لكن ربّما إظهار جانب أرقّ يجلب لك المزيد من الإعجاب. (مات)! |