Şeytan, varlığından haberdar olduğumuzu bilmiyor. - Bu avantajımıza olabilir. | Open Subtitles | الشيطان يجهل أننا ندرك وجوده، يمكن أن نستغلّ ذلك لصالحنا. |
Ne satın aldıklarını bilmiyor ama uyuşturucu değil, insanmış! | Open Subtitles | انه كان يجهل ماذا يشترون.ولكن ليس المخدرات اشخاص |
- Vay canına. - Yalnız olay şu ki, henüz gizli bir bilgi bu. Rolü alan aktör henüz kovulacağını bilmiyor. | Open Subtitles | ولكن الأمر لا يزال سرياً، فالممثل الذي يلعب الدور يجهل أنه سيطرد |
Hiçbirinin potansiyel bir Şeytan yiyeceği olduğundan haberi yoktu. | Open Subtitles | بينهم خروف مسكين يجهل مصيره" "فى طريقه لأن يكون ضحية للشيطان |
- Belki burada olduğunu bilmiyordu. - İyi mi bari? | Open Subtitles | ربما كان يجهل أنها هنا - هل هذا شيء سارّ؟ |
Sana içeriden bilgi vermem için beni kandırdın ve Marcus'a kirli olduğunu bilmediği parayı vererek bana şantaj yaptın. | Open Subtitles | بل قمت بخداعي للحصول على تلك المعلومة ومن ثمّ قمت بابتزازي وذلك لإعطائك (ماركس) نقوداً يجهل مصدرها الحقيقي .. |
Bu şakalardan kimseye zarar gelmez. Kimse onları yaptığımızı bile bilmez. | Open Subtitles | تلك النكات لا تؤذي أحداً، أحداً حتى يجهل أننا نلقيها |
Silah sıkıIdığında arabanın yakınlarında bile değildi. Vuranların da kim olduğunu bilmiyor. | Open Subtitles | ولم يكن موجوداً خلال عملية إطلاق النار في الواقع، هو يجهل هوية مطلقي النار |
Deniyorum, ama ne dediğini bilmiyor. | Open Subtitles | إنّي أحاول، اتفقنا؟ لكنه يجهل عمّا يتحدث |
Yeni hisleriyle nasıl başa çıkacağını bilmiyor. | Open Subtitles | يجهل كيفية التصرف .مع هذة المشاعر الجديدة |
Yaratılıcılığa inanmıyor çünkü nasıl yapıldığını bilmiyor. | Open Subtitles | إنه لا يؤمن بالإبداع، لأنه يجهل كيف يفعله. |
Ya büyüsünü saklıyor ya da büyülü olduğunu bilmiyor. | Open Subtitles | فإمّا إنه يخبّئ سحرًا أو يجهل أن به أمرًا سحريًّا. |
Kaynaklarınız yanlış çünkü açıkçası abim Quentin'e işi teklif ettiğimi bilmiyor bile. | Open Subtitles | هم مخطئون، لأن أخي بصراحة يجهل حتّى أنّي عرضت عليه الوظيفة. |
Beyniniz uyarımların nereden geldiğini bilmiyor. | TED | يجهل دماغك مصدر هذه الإشارات. |
İki kelimeyi bir araya getirmeyi bilmiyor. | Open Subtitles | هو الذي يجهل كيف يضع كلمتين مع بعضهما |
Bunu bilmiyor Randy. Onları yukarı çek. | Open Subtitles | انه يجهل هذا راندي، ارفعه فحسب |
Umalım da yüzükleri bilmiyor olsun. | Open Subtitles | لكن علينا أن نأمل بأنه يجهل أمر الخواتم |
Eskort servisi gibi. Olayın geri kalanından haberi yok. | Open Subtitles | كنادي تعارف يجهل تماماً الباقي |
Sırtına maya sürdüğümü de bilmiyordu. | Open Subtitles | كما أنه كان يجهل أنني أدلك ظهره بالكريسكو |
- Kimsenin bilmediği, Michael Myers hakkında bir dosya var. | Open Subtitles | -يوجد ملفّ عن (مايكل مايرز) يجهل الجميع وجوده |
Bu şakalardan kimseye zarar gelmez. Kimse onları yaptığımızı bile bilmez. | Open Subtitles | تلك النكات لا تؤذي أحداً، أحداً حتى يجهل أننا نلقيها |
Onun için çok üzgünüm. Çok kötü bir zaman geçiriyor. Olan bitenin farkında değil. | Open Subtitles | أشعر بالأسى تجاهه لقد عانى الأمرين، وهو يجهل ما يجري |
Yani, örneğin hâlâ sizin bir evlat edinip edinmeyeceğiniz konusunda bir fikri olmadığının farkında mısınız? | Open Subtitles | أعني، على سبيل المثال هل تدركان أنه لا يزال يجهل إن كنتما ستتبنّان طفلاّ آخر؟ |