Vay be. Öğretmenin senin kara kıçını gerçekten seviyor olmalı. | Open Subtitles | اللعنة يا فتى ، لابد أن المدرّس يحبّ مؤخرتك السوداء |
Bizi sevdiğinden fazla acılarını seviyor o. | Open Subtitles | الحزن سيقتله إنه يحبّ بؤسه أكثر منّا ويعيش عليه |
Neredeyse kızını sevdiği kadar bizim köyümüzü sever. Bunun da farkındayım. | Open Subtitles | هو يحبُّ قريتنا تقريباً كما يحبّ إبنته أنا مدركٌ لذلك أيضاً |
Örneğin, ben spor sever bir tiyatrocuyum. | TED | على سبيل المثال، أنا مخرجٌ مسرحيٌّ يحبّ الرياضة. |
O tipik ailesini seven, çalışkan ve asla vergi kaçırmayan amerikalı bir baba. | Open Subtitles | إنّه أمريكي مثالي يعملُ بجد، يحبّ عائلتهُ، و لم يخن إقراره الضريبي أبدا. |
- Kimse aşırı başarılıları sevmez. - Baktığı eski eşleri, ailesi vardır herhalde. | Open Subtitles | ليس هناك شخص يحبّ الفائز, من المحتمل حصل على الزوجات والعوائل السابقة للدعم |
Küçük Adam da burada olsaydı. Bu tür öykülere bayılır. | Open Subtitles | لو أنّ الرّجل الصغير هنا فهو يحبّ هذا النّوع من القصص |
Ve zayıf olanı düşünmeden seviyor. | Open Subtitles | و الأضعف هو الّذي دائما ما يحبّ بدون حسابات |
Bak sen. Arkadaşın dondurulmuş yemek seviyor demek. | Open Subtitles | حسنا، حسنا، حسنا صديقك يحبّ مجفّف بالتجميد |
İkinci hayatını daha çok seviyor ve buraya katlanamadığı için hikaye anlatıyor belki de. | Open Subtitles | مهما يكن، هو يحبّ حياته الثانية اكثر وهو مستمر في حكاية قصصه لأنه لا يستطيع البقاء بهذا المكان الممل |
Kağıt dolabındaki ışığı seviyor. | Open Subtitles | يحبّ الضّوء الموجود في المكان المخصص للورق |
Menzil dışına çıksan iyi olur, canım. Jess düşüncelerini anlatmayı çok sever. | Open Subtitles | من الأفضل أن تبتعدي عن مداه، عزيزتي جيس يحبّ إثارة نقطته |
Böyle zamanda kim kimi sever... | Open Subtitles | من يُمكـنه أن يحبّ شخص في مستشفى المجانين هذه؟ |
Hey, ama benim babam, Arjantinlileri sever. - Olmaz! - Olur! | Open Subtitles | لكن أبّي يحبّ الأرجنتينيين أعتقد إنه يستطيع مساعدتك |
Elektrikli arabaları seven bir adama göre, çok fazla roket yakıtı yakıyor. | Open Subtitles | بالنسبة لرجل يحبّ السيارات الكهربائية هو بالتأكيد يحرق الكثير من وقود الصواريخ |
Ve sen bütün yeşil olanları içinden çıkarın çünkü yeşilleri hiç sevmez. | Open Subtitles | ويمكن أن تختار كلّ الواحد الخضراء ' سبب هو لا يحبّ الواحد الخضراء. |
Çin mahallesinde. Yumurtalı halkalara bayılır. | Open Subtitles | الحيّ الصّينيّ , يحبّ تلك الفطائر الصّينيّة |
O kadar güzel varlığın benim gibi bir kötülüğü nasıl sevdiğini hiç anlayamadım. | Open Subtitles | لم أفهم قطّ كيف يمكن لشخصٍ بهذا الجمال، أن يحبّ شيئاً بهذه السواد. |
Bir tanesiyle sosis paylaşmaya çalışana kadar onu severdi... | Open Subtitles | كان يحبّ فعل ذلك حتّى تعب مشاركته النقانق مع طائر |
Çok dikkatli bir adam. Satranç gibi karmaşık şeylerden hoşlanıyor. | Open Subtitles | إنه شخصٌ دقيق يحبّ الأشياء المعقدة كالشطرنج |
Çenesinin altının okşanmasına bayılıyor. | Open Subtitles | حكّ ذقنه قليلاً من الأسفل، إنّه يحبّ هذا |
İki insan birbirini sevdiği halde ilişkilerini yürütemiyorsa... işte asıI trajedi budur. | Open Subtitles | حينما يحبّ شخصان بعضهما ، ولا يستطيعان إنجاح ذلك فتلك مآساة حقيقية |
Herkes bel altı vurulmasından hoşlanır dediğinizi sanmıştım. | Open Subtitles | ظننتُكَ قلتَ أنّ الجميع يحبّ الأمور الخفيّة |
- Ama yalnızca şeyi sevmiyor... - Anne, bunu duymak istemiyorum | Open Subtitles | لكن هو فقط لا يحبّ أمى، أنا لا أريد أن أسمع هذا |
Kimse kaplumbağaları benden daha fazla sevemez. Ve de genel anlamda doğayı. | Open Subtitles | لا أحد يحبّ الغيالم أكثر منّي و الطبيعة بشكلّ عامّ. |
İnsanlar sapanla mı aşık oluyorlar? | Open Subtitles | يحبّ الناس القلوب وأنت وقع في حبّ منجنيقا؟ |
Bu kızlardan, genç kızlardan hoşlanan bir adam tanıyan var mı öğrenmem gerek. | Open Subtitles | أودّ أن أعلم ما إذا أيّ من فتياتك يعرفون رجلاً يحبّ الفتيات الشابّات. |