Söyle gitsin, keşfet robotu laboratuvardan Çıkar. | Open Subtitles | تعلمون، السماح بها، واستكشاف، يخرجه من المختبر. لا، لا، لا. Uncopyable. |
Eğer Everett onun, dairesine giren adam olduğunu anlamışsa sudan Çıkar çıkmaz onu polise ihbar ederdi. | Open Subtitles | لو تعرف (إيفرت) على الرجل بأنه هو من عبث بشقته فلــن يخرجه من المقعده |
İnleyip öğürüyor ve dışarı çıkarmak zorunda olduğunu söylüyordu. | Open Subtitles | كان يلهث ويتهوع يقول أنه كان عليه أن يخرجه |
Kıçıma ilk bir şey soktuğum vakit öyle kötü mikrop kaptı ki, hapishane doktoru keserek çıkarmak zorunda kaldı. | Open Subtitles | أولمرةحشرتشيئاًفيأحشائي... أصابني بتلوث شديد جداً ... مما اضطر طبيب المعسكر لقطعه كي يخرجه. |
Diğeri onu kefaletle hapisten çıkaracak. | Open Subtitles | أحدكما يتسلل إلى الداخل والآخر يخرجه بكفالة |
Nişancımız şüphelinin cebinden küçük siyah bir şey çıkardığını söyledi. | Open Subtitles | حصلت عليه. إستمع رجل البندقية يبلغ عن جسم مظلم صغير يخرجه من جيبه |
Ben * burada bozuk bir şey var, her ne onu kokpitin dışına çıkaracaksa. | Open Subtitles | إن كان شيء ما يحدث هنا مهما يحصل فإنه سوف يخرجه من قمرة القيادة |
Çıkar onu. | Open Subtitles | يخرجه! [ضحك خافت] |
Çıkar şunu, Çıkar. | Open Subtitles | يخرجه. يخرجه. |
Çıkar şunu, Çıkar. | Open Subtitles | يخرجه. اخرج. |
Çıkar şunu. | Open Subtitles | يخرجه. |
Gelse bile Kyle onu çıkarmak için birazdan burada olacak. | Open Subtitles | كايل سيكون هنا عما قريب لكي يخرجه منك |
Onu çıkarmak için. | Open Subtitles | كي يخرجه من منطقة رمي الكرة |
Onu odasından çıkarmak için birine ihtiyacımız olduğunu işte o zaman fark ettik. | Open Subtitles | عندها أدركنا أننا بحاجة شخص... -شخص يخرجه من غرفته ؟ |
Onu papa cübbelerinden çıkaracak her şey ile ayartılabilir. | Open Subtitles | يمكن اغرائه للقيام بأي شي يمكن ان يخرجه من عبائاته البابوية. |
Dışarı çıkaracak bir şey gerekti sadece. | Open Subtitles | كان بحاجةٍ فقط لشيء يخرجه إلى السطح |
Tamam. Bakalım neler çıkaracak. | Open Subtitles | حسناً لنرى ما يخرجه |
Nişancımız şüphelinin cebinden küçük siyah bir şey çıkardığını söyledi. | Open Subtitles | حصلت عليه. إستمع رجل البندقية يبلغ عن جسم مظلم صغير يخرجه من جيبه |
Tony, öfkenin onu dışarı çıkardığını söylemişti. | Open Subtitles | توني قال الغضب يخرجه |
Ben burada bozuk bir şey var, her ne onu kokpitin dışına çıkaracaksa. | Open Subtitles | إن كان شيء ما يحدث هنا مهما يحصل فإنه سوف يخرجه من قمرة القيادة |