Bu iyi görünmüyor efendim. Bu adam bizi dava edebilir. | Open Subtitles | هذا لا يبشر بالخير ياسيدى، هذا الرجل يستطيع أن يقاضينا.. |
Leonard çok sevimli olabilir. Yeşilin o tonundan nefret eder. | Open Subtitles | ليونارد يستطيع أن يكون محببا اٍنه يكره خيال اللون الأخضر |
Bir sineğe bile zarar veremez. | Open Subtitles | إنظروا إليه. هو لا يستطيع أن يآذي ذبابة. |
Eğer bunu en yakın arkadaşım bile kabul edemiyorsa bir kadın nasıl eder? | Open Subtitles | إذا كان صديقي لا يستطيع أن يتقبل ذلك كيف سأتوقع بأنه تتقبله إمرأة؟ |
İstedikleri an, birilerini rahatsız edebilecek kadar iyi mevkilere yerleşmiş durumdalar. | Open Subtitles | شخصٌ في رتبة عالية, يستطيع أن يطلق سراح الكلاب, متى أراد |
Bu yaşta bırak vuruş yapmayı ilk kaleyi bile idare edemez. | Open Subtitles | هل يستطيع أن يتولى القاعدة الاولى في سنة.. ناهيك عن الضربة؟ |
Radar her yer temiz diyor. Artık bize hiçbir şey dokunamaz. | Open Subtitles | يقول الرادار إن الطريق سالكة لا شىء يستطيع أن يمسنا الآن |
Acaba içinizden biri bana şatonun yolunu tarif edebilir mi? | Open Subtitles | أيها الناس اللطفاء يستطيع أن يرشدني للوصول إلى القصر ؟ |
Tam bir hiçlikten bunu çıkartabilir, yoktan var edebilir. | TED | يستطيع أن يخلق من العدم المطلق. خلق من العدم. |
"Ayakta kalmayı başarıp, azimli ve karalı mücadele edebilir mi?" | Open Subtitles | الذي يستطيع أن يقف بشموخ و يسعى الى التوحد بعزيمة و تصميم |
bizi kullanıp onun sorunlarını çözmesinde yardımcı olduktan sonra bizi ıskartaya çıkarabileceğini sanıyor. | Open Subtitles | إنه يعتقد أنه أذكى منا هو هو يعتقد أنه يستطيع أن يستغلنا وينبذنا |
Başarı bizi motive eder, ama neredeyse kazanmak süregelen bir arayışta bizi ileriye götürebilir. | TED | إن النجاح يحفزنا، و لكن النجاح الوشيك يستطيع أن يحثنا على عمل دؤوب. |
Hakkınız var Madam Guérin. Sizi anlayamıyor olabilir ama onunla mümkün olduğunca konuşmalıyız. | Open Subtitles | سيدة غيران، إنه لا يستطيع أن يفهمك لكن علينا التحدث إليه كلما استطعنا ذلك |
Evet, sadece kimse bunu nasıl olacağına karar veremez. | Open Subtitles | أجل، فقط لا أحد يستطيع أن يُقرر على كيف ذلك قد يحدث. |
Kardinal, Papa'dan bir evlilik fehsi temin edebilecek olan tek kişi. | Open Subtitles | الكاردينال هو الشخص الوحيد الذي يستطيع أن يحقق الانفصال عن البابا. |
Eğer beraberinde kutsal kanla dönerse, onun neler yapabileceğini kimse tahmin edemez. | Open Subtitles | إذا مكاسب الوصول إلى سانجر المقدس أنه يستطيع أن يفعل أي شيء |
bize hiçbir şey vermeden, söylediklerimizin hiçbirine kulak asmadan, üzerimizde kendi yasalarını yürütebiliyorlar. | Open Subtitles | هو لا يستطيع أن يدفعنا لشيء ويمرر قوانينه دون الإصغاء لكلمة واحدة نصيغها |
Bay Schindler ne isterse, onu yapabilir. Çok vasıflı işçidir. | Open Subtitles | يستطيع أن يفعل ما يطلبه السيد شندلر هو ماهر جدا |
Daha zamanı bile söyleyemiyor. - Kendisi istedi, seni hödük. | Open Subtitles | لا يستطيع أن يخبر بالوقت حتي لقد طلبها, ايه الاحمق |
Jack parası ile bir kalem daha alabilir, güven bana. | Open Subtitles | جاك يستطيع أن يعطي بعيدا القلم مع جميع ماله، صدقوني. |
Dedi ki onunla seyahat edecek kadar iyi değilmişsin. | Open Subtitles | أنك لست بحالة جيدة تسمح لك بالسفر معه و أن لا يستطيع أن يسافر بمفرده |