Benim yaşımdaki bir erkeğin duymak isteyeceği son sözcüktür bu. | Open Subtitles | عندما يصل الرجل إلى سنى تلك آخر كلمه يريد أن يسمعها |
Bırakın duyduğu müziğe doğru ilerlesin. | Open Subtitles | دعه يخطو إلى الموسيقى التى يسمعها ، كما يقيسها |
Hastalığı kapanlar, yalnızca kendilerinin duyabileceği gizli bir ağ üzerinden konuşuyor sanki. | Open Subtitles | وكأن هؤلاء المصابون يتواصلون عبر شبكة خفية لا يسمعها إلا هم |
Ayrıca çok da tehlikelidir. Adamotunun çığlığı, duyan kişiyi öldürebilir. | Open Subtitles | وهو خطير جدا أيضا صرخة اللقاح تقتل كل من يسمعها |
Mürettebatın duyması gerektiğini düşündüğüm şeyler. | Open Subtitles | أشياء شعرت بأن الطاقم بحاجة لأن يسمعها |
Çağrım son 16 yıldır yayınlanıyordu. Kimse de duymadı. | Open Subtitles | إشارتي موجودة منذ 16 عام و لم يسمعها أحد |
Bunu özellikle, çok yakın bir arkadaşının ağzından yani sizden duymasını istiyorum... benden duyduklarınızı... yüzümdeki ifade ve vücut dilimi göz önünde bulundurarak iletin. | Open Subtitles | أنا أودّه أن يسمعها منك أنت فأنت صديقه لسنوات عديدة ولتخبره ما ستسمعه شخصيا منّي ولتريه تعبيري ولغة جسدى كما سأتكلّم |
Fakat bu bireylerin bu suçları işlemeden önceki yaşamlarına dair hikâyeleri savcıların hiç duymadığı türdendi. | TED | ولكن قصص حياة هؤلاء الأفراد قبل أن يرتكبوا هذه الأفعال كانت نوعاً من القصص التي لم يسمعها هؤلاء المدّعون من قبل. |
Aklımda bir sürü fikir var ama patronum bunları duymak istemiyor. | Open Subtitles | عندي أفكار كثيرة ومديري لا يريد أن يسمعها |
Bu kimsenin duymak istemediği halk ezgisi gibi. | Open Subtitles | إنها إغنية ريفية ما لا يريد أحد أن يسمعها |
Onu duydun ve Tanrı'nın duyduğu sesleri duyduğunda çevrendeki insanları duyuyorsun. | Open Subtitles | لقد سمعته وحين تسمعين الأصوات التي يسمعها الرب تسمعين الناس حولك تقرأين أفكارهم |
Sadece kendi gördüğü ya da duyduğu şeylere göre hareket ettiği sürece bu pek mümkün değil. | Open Subtitles | طالما أنه يسمح لأفعاله أن يتم التحكم بها بواسطة الأشياء التى يراها أو يسمعها فقط فذلك سيكون مستبعدا |
İnsanların "en iyi dost" dediği köpeklerin çağı sona erdi! İki gün sonra sadece o salya çuvallarının duyabileceği bir sesi dünyaya salacağım. | Open Subtitles | بعد يومين من الان سأشرع في تنفيذ خطتي واطلق موجه يسمعها كل الكلاب |
Şu sayı gözüme uzak geliyor. Bir danışmanın duyabileceği korkunç kelimeler. | Open Subtitles | هذا الرقم يبدو غريباً بالنسبة لي أسوأ كلمات يمكن أن يسمعها مستشار |
Derler ki: "Ormanda bir ağaç yıkılır ve kimse sesini duymaz ise duyan birileri mutlaka bulunur." | Open Subtitles | يقولون، إذا وقعت شجرة في الغابة ولم يسمعها أحد ثمّة سؤال حول إذا كانت تصدر أية ضجة |
Sadece bir erkeğin duyması gereken hikayeler. | Open Subtitles | القصص التي لا يسمعها إلا الرجال |
O zaman şoför neden kadının piste inişini duymadı? | Open Subtitles | حسناً لماذا لم يسمعها سائق الحافلة تهبط ؟ |
Demek istediğim, bir planım var, ve babamın duymasını istiyorum. | Open Subtitles | المقصد ككل انني عدت مع خطة وانا اريد من والدي ان يسمعها .. |
Diğer çocukların duymadığı pekçok şeyi duyarım. Yardım edebilir miyim? | Open Subtitles | يمكنني سماع الكثير من الأشياء لا يسمعها الأطفال الأخرون, هل أستطيع مساعدتك؟ |
Konuşmaktan vazgeçmeden önce babası duymalı! | Open Subtitles | حتى يسمعها والدها قبل ان تتوقف |
Senden gelen hiçbir şeyi dinlemez. | Open Subtitles | طالما الحقيقة نابعة منك، فلن يسمعها. |
Profesör bunun bir dil olduğunu söylüyor. Ama konuşulduğunu hiç duymamış. | Open Subtitles | البروفيسور يقول انها لغة لم يسمعها تنطق بصوت عالي من قبل في حياته. |
Bu felsefi bir çelişki aynı ormanda bir ağaç devrildiğinde onu duyacak kimsenin olmaması gibi. | Open Subtitles | إنها مفارقة فلسفية كسقوط شجرة في غابة دون أحد في الجوار يسمعها |
Eğer bir ağaç ormanda düşer ve sesi kimse duymazsa, ses çıkmış mıdır? | Open Subtitles | مثل الشجره التى تسقط فى الغابه ولا يسمعها احد لا تصدر اى ضوضاء |
Ama sesinizi alçaltın biraz. Ayak takımı duymasın. | Open Subtitles | ولكن أبق ذلك منخفضاً حتى لا يسمعها الحمقى |
Birileri duyabilir diye inlemezdi. | Open Subtitles | ولم تكن تتأوه خوفاً من أن يسمعها أحد |