Hala koşuyor üniversiteyi geçip John'un izlediği stadyuma doğru. | Open Subtitles | انه ما زال يركض عبر الجامعة و في الملعب بينما يشاهده جون |
Ölümünden sonra Alois otopsisini yapar ve Auguste'nin beynin de daha önce görmediği tuhaf plaklar ve yumaklar bulur. | TED | بعد وفاتها، قام ألويس بتشريح جثتها، ووجد ترسبات وتجاعيد غريبة في دماغ أوجستا.. شيء لم يشاهده من قبل في حياته. |
Oyuna katılıyor ve babası da orada ve onu izliyor ve oğluyla gurur duyuyor. | Open Subtitles | لقد دخل المباراة ووالده هناك يشاهده وهو فخور جداً |
O geceden beri ne onu gören var ne de ortada cesedi var. | Open Subtitles | لم تظهر جثته ولم يشاهده أحد منذ تلك الليلة |
Adamın ölmesini seyrediyor. | Open Subtitles | إنه يشاهده وهو يموت |
Son baharda yağmurlu pazar günlerinde onu izler. | Open Subtitles | يشاهده عندما يكون الجو ممطراً ولا يمكنه الخروج بالعطله |
Sınırdaki tüm bağlantılarım onu arıyor, fakat hiç kimse onu görmemiş. | Open Subtitles | جميع من أعرفهم على الحدود بحثوا عنه، لكن لم يشاهده أحد |
Göreceğiniz şeyi daha önce kimse görmedi, tekrar ediyorum hiç kimse daha önce böyle bir şey görmedi! | Open Subtitles | ما ستشاهدونه الان، لم يشاهده انسان من قبل لم يشاهده انسان من قبل |
Bu orospu çocuğunun neler izlediğini anlat bana. | Open Subtitles | اخبرنا عما يشاهده هذا السافل على الانترنت. |
Kimse sadece şu an izlediği diziyi izlemeye devam edemez mi? | Open Subtitles | ألا يستطيع أي شخص الاكتفاء بما يشاهده الآن؟ |
Bu iki kişinin izlediği film hangisidir? | Open Subtitles | ما هو الفيلم الذى يشاهده الشخصان ؟ |
Şu sıralar bütün kadınların izlediği dizi ne? | Open Subtitles | أي مسلسل يشاهده النساء هذه الأيام ؟ |
Hiç kimsenin görmediği bir altın dağı yapmak için. | Open Subtitles | وقد بنيت جبل الذهب الذي لم يشاهده أحد من قبل |
Daha önce hiç görmediği bir mikrop ya da virüs. | Open Subtitles | نوع من المسبب المرضي أو العامل الفيروسي الذي لم يشاهده من قبل |
Yabancıların daha önce görmediği bu muhteşem buluşma... her sabah yalnız yarım saat... ve yılda yalnız birkaç hafta oluyor. | Open Subtitles | هذا التجمع المذهل، لم يشاهده الغرباء حتى الآن، يحدث لنصف ساعة من كل صباح ولأسابيع قليلة من السنة |
Ama her nerde, nasıl çıkarlarsa çıksınlar herkes izliyor olacak. | Open Subtitles | لكن الذي نعلمه، أينما كان، و متى ما كان فسوف يشاهده الناس |
Onun ölmesini izliyor. | Open Subtitles | إنه يشاهده وهو يموت |
Telefonuma cevap vermiyor ve görünen o ki, imdat çağrısından beri onu gören olmamış. | Open Subtitles | لا يستجيب لمكالماتي ولم يشاهده أحد منذ فترة |
Hayır, oğlum seyrediyor.... ...Öyle mi? | Open Subtitles | لا... ابني يشاهده |
Gripten yatarken onu izler. | Open Subtitles | يشاهده عندما يكون مريضاً بالزكام |
Herhangi bir tuhaflıkla karşılaşmamış Kimse adamın dışarı çıktığını görmemiş | Open Subtitles | لم ترى اي شيء مريب ولم يشاهده احد يخرج من بيته |
Amerikan halkı bu filmi... bu filmi görmedi. | Open Subtitles | و الرأي العام الأميركي لم يشاهده لم ير الفيلم. |
Makineler insanların ne izlediğini biliyor insanların ne okuduğunu insanların ne satın aldığını hatta insanların ne hissettiğini. | Open Subtitles | الآلات تعلم ما يشاهده الناس، ما يقرأه الناس، ما يشتريه الناس، حتي ما يشعره الناس. |
George Michael babasını farketti ve yasal sistemi kötüye kullandığını farketmemesi için saklanacak yer buldu. | Open Subtitles | (جورج مايكل)، لمح والده ولم يود أن يشاهده معارضاً للنظام لذلك بحث عن مكان للاختباء |
Annen dışında başka kimsenin izleyemeyecek olması ne kötü. | Open Subtitles | من السيء أن لا يشاهده أحد سوى أمك |