İş yerine bayağı uzak, ama 24 saat boyunca açık. | Open Subtitles | بعيدة جدا عن مكان عملك، و لكنه يشتغل 24 ساعة |
açık olup olmadığını söylemeyeceğim. | TED | لا يمكنهم أبدا معرفة ما إذا كان يشتغل الآن |
Kova dolduğunda da, sürücü devreye giriyor sadece bu musluğun tıpası yok. | Open Subtitles | وحين يمتلئ الدلو بالماء، يشتغل المحرّك، عدا أنّ هذه الحنفية بدون صمّام. |
Durdun çünkü beynin limon doğramak gibi küçük işleri yöneten kısmı biri yalan söylerken de devreye girer. | Open Subtitles | أنت توقفت لأنّ الجزء من عقلك الذي يهتمّ بالتفاصيل للمهام الصغيرة كتقطيع الليمون يشتغل أيضاً عندما يختلق شخص أكاذيب. |
Lütfen, oğlum. Burada çalışan hiç kimseyle asla takılmam. | Open Subtitles | تكفى، يا ورع ما ابي أصادق احد يشتغل هنا. |
Ve bu tüm kitap, sadece iPad üzerinde çalışmıyor. | TED | وهذا الكتاب بالكامل، لا يشتغل فقط على الأيباد. |
Burası çalıştığı sürece buradan ayrılamam. | Open Subtitles | طالما هذا المكان يشتغل , فلا استطيع تركه انا بالكاد استطيع فهم لماذا انا هنا |
Affedersin. Bu programın mikrofon açık şekilde ön yükleme yaptığını unutmuşum. | Open Subtitles | آسف، نسيتُ أن هذا البرنامج .يشتغل والميكروفون مفتوح |
Biz buradayken bile açık olmalı. | Open Subtitles | يفترض به أن يشتغل حتى ونحن هنا. |
Sonuna kadar açık. Git de hazırlan. | Open Subtitles | إنه يشتغل بأقصى طاقته، اذهب وتجهّز. |
Sonar devreye girdikten sonra hedefi tespit edip ateş etmemiz 10 saniye sürmez efendim. | Open Subtitles | عندما يشتغل السونار، يمكننا أن نثبّت الهدف ونطلق في أقل من 10 ثواني، سيدي |
Sonar devreye girdikten sonra hedefi tespit edip ateş etmemiz 10 saniye sürmez efendim. | Open Subtitles | عندما يشتغل السونار، يمكننا أن نثبّت الهدف ونطلق في أقل من 10 ثواني، سيدي |
Fıskiyelerin ve ateş yavaşlatıcıların biraz sonra devreye girmesi lazım. | Open Subtitles | حسناً، المرشّات ومُعيق الحريق يُفترض أن يشتغل خلال ثوانٍ. |
Ve temsilci olarak, altında çalışan herkesle konuşma hakkın var. | Open Subtitles | و كوكيل لديك كامل الحق في أن تتحدث مع أي شخص يشتغل تحت امرتك |
Ve bu nefret bizim sahip olduğumuz, bedelini ödediğimiz bu şeyi bize karşı çalışan bir şeye dönüştürüyor, bu diğer şey, ve ondan sonra kendimizi yetkisizleştiriyoruz. | TED | لكن ذلك الازدراء هو ما يجعل هذا الشيء الذي نملكه ونؤدي عنه يشتغل ضدنا، هذا الشيء الآخر، وهكذا فنحن نجرد أنفسنا من القوة. |
1930'larda "New York Daily Mirror"da tam da Winchell'in çalışmaya başladığı dönemde orada çalışan acemi bir muhabir varmış. | Open Subtitles | كان هنالك مراسل صغير تعوزه الخبرة كان يشتغل في جريدة (نيويورك دايلي ميرور) سنة 1930 في بدايات عمل (وينشيل) |
Aslında artık bizim için çalışmıyor da. | Open Subtitles | في الحقيقه فإنه لم يعد يشتغل هنا بعد الأن |
Normal geçici çözümlerden hiçbiri çalışmıyor. | Open Subtitles | لا شيء من النظام الذي أعمل حوله ، يشتغل |
Lanet şey çalışmıyor da. | Open Subtitles | إن هذا اللعين لا يريد أن يشتغل |
Grant'in üzerinde çalıştığı son dosya Errol Brand'di. | Open Subtitles | القضية التي كان قرانت يشتغل عليها حاليا هو ايرول براند |
Tam olarak o amatör telsizin çalıştığı frekans aralığı bu. | Open Subtitles | حسنا ، هذا هو النطاق الدقيق الذي يشتغل عليه اللاسلكي العادي |
Hâlâ, şu bir Rus'u anlamış değilim, üstü çıplak çalışıyor, ama demek ki o kadar sıkı çalışıyor. | TED | ما زلت لا أفهم هذا الرجل الروسي يشتغل بصدر عار، لكن ذلك يخبركم كيف كان يعمل بجد. |