Ve her zaman, her yerde bana eşlik etmek için ısrar ediyor. | Open Subtitles | وقال انه يصر على المرافق لي في كل مكان، في كل الأوقات. |
Köye dönüp misafiri olmamız için ısrar ediyor. | Open Subtitles | أنه يصر على عودتنا إلى القرية لنكون ضيوفه |
Yanına feneri tutmak için hizmetkâr almadan. Yalnız başına gitmek konusunda ısrar ediyor. | Open Subtitles | وبدون خدم لحمل الفوانيس يصر على الذهاب وحيداً |
- Korkarım avukatlarım ısrarcılar. | Open Subtitles | أخشى أن محاميي يصر على فعل ذلك. |
Bu delikanlıya göre, yeniden doğmuş Hektor'muşsun sen. | Open Subtitles | هذا الصغير يصر على أنك (هيكتور) وعدت من جديد |
Kral daha iyi şartlar altında istirahat etmeniz konusunda ısrarcı. | Open Subtitles | إن الملك يصر على أن تستريحي بمكان أفضل حالاً. |
New York Times'ın inatçı muhabirlerinden biri Pazartesi sabahı, ilk iş seninle görüşmek için ısrar ediyor. | Open Subtitles | انه مراسل لحوح من جريدة نيويورك تايمز انه يصر على عمل حديث معكى اول شئ نهار الاثنين |
Pazartesi günü ilk iş olarak seninle bir görüşme yapmak için ısrar ediyor. | Open Subtitles | وهو يصر على مقابلتك اول شئ يوم الاثنين صباحا |
Aslında, Başkan, yazıların yedekte bulunmasında ısrar ediyor. | Open Subtitles | في الواقع، الرئيس يصر على وجود مستندات مكتوبة احتياطي |
Hastaneden kapılacak bir enfeksiyondan ölme ihtimalinin komaya neden olan şeyden ölme ihtimalinden fazla olduğunda ısrar ediyor. | Open Subtitles | يصر على أن احتمال موته بعدوى من المستشفى أكبر من الموت مما سبب له الغيبوبة |
...zaten kullanılan Kadim teknolojisinden yararlanarak yapılacak bir uyarlamanın arayüzü mükemmelleştireceği konusunda ısrar ediyor. | Open Subtitles | يصر على أن لدينا فرصة أكبر لإتقان الوصلة إذا عكسنا هندستها بواسطة تقنية القدماء وهذا بالفعل ما سيتم عمله |
Ama Bay Aziki onu daha sıradan bir renge boyamakta ısrar ediyor. | Open Subtitles | ولونها يتطابق مع مفرش الطاوله لكن السيد ازيكي يصر على صبغه |
Ben size başka türlü işkence yapmak istiyorum, ama Kon Dooku Prens'i yakalamam için ısrar ediyor | Open Subtitles | سوف اعذبك بنفس الطريقة لكن الكونت دوكو يصر على ان امسك الامير |
"Ama kendisi yazabilmek için huzuru ve sessizliği korumak konusunda ısrar ediyor. | Open Subtitles | لأنه يصر على الهدوء الذي يحتاجه اثماء الكتابة |
Bu Joseon tüccarı evinde kalmamız için ısrar ediyor. | Open Subtitles | رجل الاعمال الجوسوني هذا يصر على دعوتنا للأقامه لديه |
- Korkarım avukatlarım ısrarcılar. | Open Subtitles | .أخشى أن محاميي يصر على فعل ذلك |
Bu delikanlıya göre, yeniden doğmuş Hektor'muşsun sen. | Open Subtitles | هذا الصغير يصر على أنك (هيكتور) وعدت من جديد |
Peki, uygulaman konusunda ısrarcı olursa? | Open Subtitles | ما إذا كان يصر على أن تفعل ذلك؟ |