Bilimin tanrısına çocuklarının geleceklerini kurban ettikleri sunakları gördüm. | Open Subtitles | و لقد رأيت المذابح التى يضحون بها بمستقبل أطفالهم لآلهة العلوم |
Bu Amerikalılar kendilerini "samurai" gibi kurban ediyorlar. | Open Subtitles | يضحون بانفسهم كما لو كانوا ساموراى هؤلاء الامريكيون |
Bu yüzden halkı, Tanrı' nın bir varis vermesi için kurban kesiyor. | Open Subtitles | .. لذا فالناس يضحون على أمل أن آلهتهم، يمنحهم واحدا ً |
Hobilerini. Ve uykularını feda eder. Yani sağlıklarını da etkiler. | TED | إنهم يضحون بالهوايات. و يضحون بالنوم. وبالتالي فإن صحتهم تتأثر. |
Ama işinde iyi olanlar acil olan için önemli olanı feda etmezler. | Open Subtitles | أجل، إنه كذلك، لكن العظماء لا يضحون أبداً بالهام من أجل الطارئ |
Ama olanlara bakarsak, bir kerelik... fedakarlık yapıyorlar, bilirisiniz iyiye ulaşmak için. | Open Subtitles | لكن الذي يحدث هو أنهم يضحون بهم ماذا أيضا الفكرة |
En sevdiğim insanlardan ikisi daha iyi bir amaç için kendilerini kurban ediyorlar. | Open Subtitles | اثنان من المفضلين عندى سوف يضحون بأنفسهم من اجل بضاعتى العظيمة |
Ama uygar dünyadaki rahip ve soylular gibi kendi çocuklarını kurban etmez veya müttefiklerini köleleştirmezler. | Open Subtitles | ولكن لا يضحون في أبنائهم أو يستعبدون حلفائهم مثل الكاهن و الأميرة في العالم المتحضر |
Atalarımız savaştan önce kurban adarlarmış. | Open Subtitles | على سبيل المثال: في المانيا القديمة . كانوا يضحون للالهة قبل الذهاب للحرب |
Bazı eski kültürlerde insanlar, savaş hazırlığı sırasında kurban edilirmiş. | Open Subtitles | فى بعض الثقافات القديمة كانوا يضحون بالناس استعداداً للحرب |
Putperestlerin insan kurban ettiklerini duymuştum. | Open Subtitles | سمعت أن الوثنيون يضحون بالبشر. |
Seni tanrılara kurban ettiklerinde çok yalnız olacağım. | Open Subtitles | سأكون وحيدة جداً عندما يضحون بك للآلهة |
Kurtuluşlarını anmak adına, her hafta başka bir çalışanı kurban ediyorlar. | Open Subtitles | انهم يضحون بموظف آخر كل أسبوع في الذكرى |
Örneğin, savaşçılar, binlerce esiri piramitlerin tepelerine çıkarır ve onları mükemmel tanrıları için kurban ederlerdi. | Open Subtitles | على سبيل المثال ، المحاربون يضحون بالآلاف من الأسرى... على مذابح فوق الأهرامات... أثناء تمزيقهم يأخذون قلوبهم ويقدمونها للآلهة. |
Ama gerçekten burada bir terslik olduğu ortaya çıkıyor, çünkü veren taraflar genelde kendini feda eder, fakat kurumlarını daha iyi duruma getirirler. | TED | وفي الحقيقة ،إتضح بأن هناك تغيير هنا ، لأن المِعطائين يضحون بأنفسهم ، لكنهم يجعلوا منظماتهم أفضل |
Eğlence vakitlerini. Kendilerine ayıracakları vakti feda eder. | TED | إنهم يضحون بالوقت المخصص للمرح والمتع الشخصية. |
Orada neler olduğundan, hayatlarını feda eden erkeklerden haberleri yok. | Open Subtitles | ماذا يحدث هناك و الرجال الذين يضحون بارواحهم يبدو ان لا احد هنا يبالي |
Hayatını feda eden erkek ve kadınların yanında benim çektiğim acıların bir önemi yok. | Open Subtitles | حين أفكر بالرجال والنساء الذين يضحون بالحياة نفسها تبدو معاناتي غير مؤثرة |
Hayatını feda eden erkekleri ve kadınların yanında benim acımın hiçbir önemi yok. | Open Subtitles | بالتفكير بالرجال والنساء الذين يضحون بحياتهم تبدوا معاناتي غير مؤثرة |
Bugün, sevgili Doktorları için ne kadar fedakarlık yaptıklarını gördüm zaten. | Open Subtitles | لقد رأيتهم يضحون اليوم من أجل دكتورهم العزيز |
Zamanlarından fedakarlık ederler, programlarından fedakarlık ederler planlarından da özellikle de anne ve babalarından. | Open Subtitles | فهم يضحون بوقتهم و يضحون بجدولهم الزمني و مخططاتهم الآباء و الأمهات، على وجه الخصوص |