sahip olduğumuz tüm bu güce rağmen, neden insanlar bu kadar acı çekiyor? | TED | مع كل القدرة التي في متناول أيدينا، لماذا لا يزال البشر يعانون بشدة؟ |
Ama dürüst insanlar da isterik kadınların elinde acı çekebilirler. | Open Subtitles | ولكن يمكن للرجال الصالحين أن يعانون على أيدي نساء هستيريات |
Dostlarımız diğer tarafta acı çekerken burayı nasıl sevebiliriz ki? | Open Subtitles | كيف لنا أنّ نحب المكان هنا، و أصدقائنا يعانون بالخارج؟ |
Her şeye rağmen sarsıcı olaylar yaşayıp acı çekebilir hayatları için rehabilitasyona girebilirler. | Open Subtitles | يمكن ان يعانون كم هائل من الألم في المصحة يقاتلون من أجل حياتهم |
Delilik, insanların nasıl acı çektiklerini bir dakika bile düşünmeden... onların sefaletinden kaçmaktır. | Open Subtitles | الجنون هو إنشاء ثروة من تعاسة الأخرين بدون التفكير لدقيقة واحدة كم يعانون |
Ülkemizde otizm yüzünden acı çekenlere ve ailelerine umut vermek, onları cesaretlendirmek için. | Open Subtitles | بل لإعطاء الآمل والشجاعة لأولئك الناس من يعانون من التوحد في هذه البلاد |
Beraber büyüdüğüm insanları bu kadar acı çekerken görmek kolay değil. | Open Subtitles | ليس من السهل رؤية الناس الذين كبرت معهم يعانون لهذا الحد |
Sorun şu, bakımını üstlendiği adamlar Archie'nin gerçekten anlamadığı dayanılmaz ve elden ayaktan düşüren bir durumdan dolayı acı çekiyorlar. | TED | وهي ان الرجال الذين يعتني بهم كانوا يعانون من حالة وهن وضعف شديدة وكان آرشي لا يعيها ولا يفهمها |
Zayıf eklemlerden ve vücut ağrısından dolayı acı çekebilirler. | TED | أنهم قد يعانون من ألم مدمر في مفاصل وجسم. |
Yumuşak kalplilerin daha çok acı çektiklerini erkenden öğreniyoruz. | TED | نتعلم في وقت مبكر أن ذوي القلوب الرقيقة يعانون. |
Bunu fakirlere, ihtiyacı olanlara, acı çekenlere uyguluyoruz. | TED | وطبقنا ذلك على الفقراء والمحتاجين والذين يعانون. |
Kuvvetli sevgi ve bağlılık hislerine sahip olan insanlar ile bunlar için zorlanan insanları birbirinden ayıran tek bir değişken vardı. | TED | كان هناك متغير واحد فقط الذى قَسم الناس الذين لهم إحساس قوي بالحب والإنتماء والناس الذين هم بالفعل يعانون منه . |
jet lag'den muzdarip oluyor. Pekala burada kimde jet lag var? | TED | يعانون من اضطراب ما بعد السفر الجوي. من يعاني منه هنا؟ |
Bunlar, düzenli kan nakli ihtiyacı olan bir aplastik anemi hastası için. | Open Subtitles | وهذا هو لشخص يعانون من فقر الدم اللاتنسجي الذي يحتاج نقل العادية. |
Onlar sadece evlerinden çıkarılmış mülteciler değil, sadece bunun acısını çekmediler, aynı zamanda çok zor koşullarda yaşıyorlar. | TED | ليس فقط لاجئين خرجوا من بلادهم، ليس فقط عانوا ما عانوه، ولكنهم أيضا يعانون من ظروف دراماتيكية. |
Burada aç çocuklar ve hasta yaşlılar var. | Open Subtitles | سئمتُ من رؤية الإطفال يعانون من الجوع و البرد |
Kadınların neredeyse yarısı, sessizce, bir tür cinsel işlev bozukluğu yaşıyor. | TED | كما أن نصف النساء تقريباً يعانون من أحد اضطرابات الوظيفة الجنسيّة. |
Bazı acılar vardır ki hastanede iyileştirilebilir acı çekenler, iyileşmek için gerekeni yaparlar. | Open Subtitles | هناك أنواع معينة من الآلام يمكن معالجتها في المستشفى حتى يفعل أولئك الذين يعانون كلّ ما يقدرون على فعله لشفاء أنفسهم |
Ve parayı da savaş dönüşü burada sıkıntı yaşayan dostlarına verdi. | Open Subtitles | وأعطى المال لأصدقائه الذين كانوا يعانون أوقاتاً عصيبة منذ عودتهم للوطن. |
zararını karşılayamayız, çünkü otizmli çocuklar otizmli yetişkinler haline geliyorlar | TED | هذه الفرصة الضائعة, لأن أطفال يعانون من توحد يصبحون بالغين يعانون من توحد, |
Mutlular, sorunları yok. | TED | قد يعيشون حياة رائعة في بيوتهم ولا يعانون من المشاكل |
Ama bir çok insan da sizin pazartesi yaşadığınız gibi periyodik krizler geçirebilir. | Open Subtitles | لكن معظم الناس يعانون من نوبات دورية، مثل التي حصلت معك يوم الاثنين.. |
Günlük hayatlarında mücadele eden parasız iş adamlarını hedef alıyor. | Open Subtitles | انه يستهدف رجال اعمال محبطين و يعانون في حياتهم اليومية |