Kızlarımızın zararını telafi etme niyeti varsa onu vazgeçirecek kişi ben olmayacağım. | Open Subtitles | أن كان ينوى أن يعوض بناتنا فلن أكون الشخص الذى يثبط عزيمته |
Belki de bu yaz sosisinin ahlaki duygularını telafi edeceğini düşündüler. | Open Subtitles | ربما ظنوا أن السجق الصيف شأنه أن يعوض عن مشاعر الأسهم. |
Demek oluyor ki organizma - ya da herneyse - doğal yaşınızı telafi ediyor. | Open Subtitles | يعنى هذا الكائن او مهما كان يبدو أنه يعوض التقدم في عمرك الطبيعي |
Kendimi keşfetme yolumda bir öğretmeni incittim ve bu yazı bir basamak olarak sunulsa bile ona yaptığım şeyi telafi etmenin bir yolu olamaz. | Open Subtitles | معلم واثق تأذى بسبب طريقتي في إكتشاف الذات ومع ذلك, فتلك المقالة قد تعمل خطوة وهو من المستحيل أن يعوض عن مافعلته له |
Demişler ki eğer yerel bir DHD olsaydı güç kaybını telafi eder geçidin işlemi tamamlamasını sağlardı. | Open Subtitles | قالوا وجود دي اتش دي يعوض عن فقدان الطاقة ويسمح للبوابة إنهاء العملية |
Earl de buraya eskiden yaktığı ahırı telafi etmek için gelmiş. | Open Subtitles | وكذلك أيرل هيكي هنا الأن يفكر بأن يعوض عن الحريق الذي تسبب فيه سابقا |
Kendi babasının annesiyle bile yatamamısını telafi ediyor. | Open Subtitles | هو يعوض عن حقيقة بأن والدة لا يستطيع أن ينام مع والدته ويرضيها. |
Bir kaç düğmeye basmak bir kaç gündür yaptıklarını telafi etmeyecektir. | Open Subtitles | أن تقوم بهذا العمل البسيط لا يعوض إخفاقاتك مؤخراً |
Eğitime başlayıp bu görevin ne kadar yüce olduğunu anlayınca yaptıklarımızın, yapamadıklarımızı telafi ettiğini göreceksin. | Open Subtitles | متى تبدئين تدريبك وترين كم هو مهم عملنا سوف تتفهمين ان هذا يعوض |
Bay Benghazi bu kayıp zamanı telafi etmeseydi siz toplantınıza geç kalacaktınız, doğru mu? | Open Subtitles | اذاً , ما لم يعوض السائق هذا الوقت الذى اضاعه منتم ستكونون متأخرون عن الميعاد , صحيح ؟ |
telafi etmek için yapabileceğin bir şey olabilir. | Open Subtitles | ربما يكون هُناك شيءٌ بإمكانك فعلهُ قد يعوض الأمر لي. |
E adamlarından üç tanesi öldürüldü. Bir şekilde parayı telafi etmeli. | Open Subtitles | أجل، حسنًا، ثلاثة من أفضل مكتسبيه قُتلوا يجب أن يعوض المال بطريقة ما |
Hayır, geçmişe duyulan özlem, lezzet eksikliğini telafi ediyor ve tüm eksik parçaları yeniden oluşturması için beyni uyarıyor. | Open Subtitles | كلا، الحنين يعوض عن عدم وجود نكهات و يحفز الدماغ على إيجاد القطع المفقودة |
Hayır, geçmişe duyulan özlem, lezzet eksikliğini telafi ediyor ve tüm eksik parçaları yeniden oluşturması için beyni uyarıyor. | Open Subtitles | لا، الحنين للماضي يعوض عدم وجود النكهات ويحفز العقل على جعلها تبدو بنكهة. |
Ama hediyelerimin hiçbiri uzaklığı telafi edemedi. | Open Subtitles | لكن لا شيء من الهدايا يمكن ان يعوض عن المسافة. |
Peki ya ruhunu ele geçirmiş bu hastalığı tedavi ederek bunları telafi etsem? | Open Subtitles | لكن ما إذا كان بإمكاني أن يعوض عن كل ذلك قبل علاج أنت من هذا المرض |
Aslında striptiz direğindeki başarısızlığın neredeyse telafi ediyor. | Open Subtitles | في الواقع، سقوطكِ من على عمود التعري يكاد يعوض عن ذلك. |
Birinin hayallerini yıkmayı bir saniye bile telafi etmiyor. | Open Subtitles | لا يعوض ولو لثواني عن تحطيم أحلام شخص ما. |
"Geceleri bu kayıp zamanı fazlasıyla telafi etmiş. | Open Subtitles | و هو يعوض الوقت الضائع من أوقات الظهرية و أكثر |
Her neyse, sadece crème brûlée ücretlerini ödemekle bile bunu bana telafi ediyor. | Open Subtitles | على أي حال، إنه يعوض عن ذلك بفاتورة حلوى الكريمة المحروقة لوحده |