Dahası, bugün dünya nüfusunun yarısından çoğu şehirlerde yaşıyor. | TED | فوق ذلك، حاليًّا، أكثر من نصف سكان العالم يعيشون في المدن. |
Biliyorsunuz, söylüyoruz, dünyanın yarısı şehirlerde yaşıyor. | TED | كما تعلمون، نحن نقول، ان نصف سكان العالم يعيشون في المدن. |
Yüzlerce ve binlerce insan bunlar gibi kamplarda yaşıyor, ve binlerce başka binlercesi,milyonlarcası kasabalar ve şehirlerde yaşıyor. | TED | مئات الآلاف من الناس يعيشون في مخيمات مثل هذه. و آلاف الآلاف، بل الملايين، يعيشون في المدن والبلدات. |
Bir zamanlar Çin Seddi'ni inşa eden Han halkı şimdi Kuzey'deki Harbin gibi büyük şehirlerde yaşıyor. | Open Subtitles | شعب الهان الصيني، الذي بنى اسلافه الحائط، الآن يعيشون في المدن الكبيرة مثل حربين بعيدا إلى الشمال. |
Şimdi, bugün şehirlerde yaşayan her üç insandan biri aslında bir gecekonduda yaşıyor. | TED | واحد من كل ثلاثة أشخاص اليوم يعيشون في المدن وفي الواقع يعيشون في أحياء فقيرة. |
Bugün, yedi milyarlık nüfusun yarısından fazlası şehirlerde yaşıyor. | Open Subtitles | اليوم ، حوالي نصف سكان الأرض البالغ عددهم سبع مليارات نسمة يعيشون في المدن |
Dünya nüfusun yarısı günümüzde şehirlerde yaşıyor. | TED | نصف سكان الأرض يعيشون في المدن اليوم. |
Ve şaşırtıcı değil ama, mevcut nüfus artışının doğal sonucu olarak, günümüzde insanların yarısından çoğu şehirlerde yaşıyor. | TED | وليس مفاجأة، بإعتبار النمو السكاني -- أكثر من نصف سكان الأرض يعيشون في المدن الآن. |
Küresel nufusun %50 si bugün şehirlerde yaşıyor. | TED | 50% من سكان العالم يعيشون في المدن الآن. |
Bunun anlamı kırılgan şehirlerde yaşayan genç nüfus oranı daha zengin ve sağlıklı şehirlerde yaşayan nüfustan daha fazla. | TED | ماذا يعني هذا أصلًا أن نسبة الشباب الذين يعيشون في المدن الهشة أكثر مما عليه في مدننا الصحية أكثر والأكثر ملاءمة. |
Oyuncu şehirlerde yaşayan minik insanların istekleri ve ihtiyaçlarının neler olduğunu anlamak zorunda. | TED | يجب على اللاعب أن يدرك ما هي رغبات، واحتياجات الناس صغيري الحجم الذين يعيشون في المدن. |