| Bırak bu adam hayatı boyunca yaptığıyla yaşamak zorunda kalsın. | Open Subtitles | دع هذا الرجل يعيش مع ذنبه لما تبقى من حياته |
| Ben Rickert şuanda içine pek çok tohum ektiği büyük bahçesinde karısıyla birlikte yaşıyor. | Open Subtitles | بين ريكيرت الآن يعيش مع زوجته في بستان كبير , لديهمالكثير من البذور |
| Şimdi Tommy ile yaşıyor ama ne zaman istersen onu ziyaret edebilirsin. | Open Subtitles | إنه يعيش مع تومي الأن لكن يمكننا زيارته في أي وقت تشائين |
| Babasıyla birlikte yaşıyor ve ölmüş annesine aşırı bağlı ve... | Open Subtitles | إنه يعيش مع والده ... كما أنه مهووس بوالدته المتوفية |
| Dul annesiyle beraber yaşıyor, babasını tanımıyor ve uyuşturucu satıyor. | Open Subtitles | يعيش مع أمه الوحيدة، لا يعرف والده، وعمل في بيع المخدرات. |
| Sand ile birlikte yaşayan adamın onu öldürdüğünü gördüm. | Open Subtitles | رأيت الشخص الذي يعيش مع ساند" يطلق النار عليه" "جيمس" |
| Bir şey buldum. Zafar kardeşi Malik Hasani'yle birlikte yaşıyormuş. | Open Subtitles | هنا شيء ما، "ظفر" كان يعيش مع أخاه "مالك حسني" |
| Kim ailesiyle yaşamak ister ki? | Open Subtitles | أنا لا ألومك أبدا , من يريد أن يعيش مع أقاربه , هذا سيئ |
| Bütün yaptığın inlemek! Yaptıklarınla yaşamak zorunda olan benim. | Open Subtitles | كل ما تفعله هو التذمر، أنا من عليه أن يعيش مع ما فعلت |
| Eğer Jesse bir süre babasıyla yaşamak istiyorsa, bırak yapsın. | Open Subtitles | إذا أراد جيسي أن يعيش مع أباه فتره ما .. فليذهب |
| Küçük erkek kardeşi Mykola ile birlikte yaşıyor Mykola, 26 yaşında, inançlı.. | Open Subtitles | يعيش مع شقيقه الأصغر ميكولا عمره 26 سنة دياني |
| O Chicago'da, amcasıyla birlikte yaşıyor. | Open Subtitles | انه فى شيكاغو يعيش مع شقيق والده |
| Beş yaşında. Bebekliğinden beri, Bay Blackburn ile yaşıyor. | Open Subtitles | أنه يعيش مع السيد بلاكبورن منذ أن كان طفل |
| Annesi Claire ile yaşıyor. Hakkındakiler bu kadar. | Open Subtitles | انه يعيش مع أمه كلير ذلك كل شيء تقريبا,انه نظيف |
| - Howard annesiyle yaşıyor ve Raj sarhoş olmadığı sürece kadınlarla konuşamıyor. | Open Subtitles | هوارد يعيش مع والدته وراج لا يمكنه التحدث مع المرأة اذا لم يكن سكران |
| Hayır, hayır, hayır, rahip değil. Ama rahiplerle beraber yaşıyor. | Open Subtitles | لا، لا ، لا ولكنه يعيش مع كهنة |
| Sand ile birlikte yaşayan adamın onu öldürdüğünü gördüm. | Open Subtitles | رأيت الشخص الذي يعيش مع ساند" يطلق النار عليه" |
| Tepenin en üstündeki bir evde annesiyle birlikte yaşıyormuş. | Open Subtitles | إنه يعيش مع امه في منزل فوق هضبة |
| Eh maalesef bir polis memurunun neye katlanıp katlanamayacağı olayların genel akışı göz önünce alınınca biraz önemsiz kalıyor. | Open Subtitles | حسنا، لحسن الحظ، ما المخبر كونستابلي يمكن أو لا يمكن أن يعيش مع هو مسألة حساب صغير نوعا ما |
| Karısı çiçek hastalığından öldüğünde o Navajolarla yaşıyordu. | Open Subtitles | وقد كان يعيش مع نافاجو عندما ماتت من الجدري |
| - Kendisi, kız arkadaşı Riley Perrin'le yaşıyor. | Open Subtitles | في الواقع إنه يعيش مع خليلته (رايلي بيرن) |
| - Şartlı tahliye kurulu akrabaları ile yaşadığını söyledi... | Open Subtitles | مجلس إطلاق .. السّراح المشروط ذكر بأنّه يعيش مع أقاربه |
| Fakat, çocuğun biyolojik ailesiyle yaşaması mümkün olmadığında onları koruyucu aile sisteminde destekliyoruz. | TED | لكن في بعض الحالات عندما لا يمكن للطفل أن يعيش مع عائلته البيولوجية، ندعمهم من خلال الرعاية المعززة. |