Üzgünüm tatlım ama annen seni çok özlüyor, diyemem sadece. | Open Subtitles | آسف، والعسل، وأمك يفتقد كنت ولكنها لا تستطيع قول ذلك. |
- Düzelir. Sadece annesini özlüyor... | Open Subtitles | سوف يكون على ما يرام إنه يفتقد والدته فقط |
Soğuk almış, ciddi bir şeyi yok. Sanırım annesini çok özlüyor. | Open Subtitles | مجرد زكام بسيط ، لا شئ خطير أعتقد أنه يفتقد أمه فحسب |
Aman Tanrım! Gelecekle ilgili imgeleminde bir kolu eksik diyordun. | Open Subtitles | يا ربّاه ، في رؤياك بالمستقبل لقد كان يفتقد ذراع |
"...ve o güzel Adriyatik yazlarını özlediğini söylüyor." | Open Subtitles | قائلا انه يفتقد الأيام الخوالي من ذلك الصيف الأدرياتيكي. |
Belli ki kızımın seksiliğini özleyen ders asan serserinin teki. | Open Subtitles | من الواضح أنه مهمل للحضور بالفصل و يفتقد لإثارة إبنتي |
Diğer taraftan, iç güdüden yoksun, bir bilgisayar, ve kavgamızda hala onlara güveniyoruz. | Open Subtitles | أما الحاسوب فهو يفتقد للغريزة ومع ذلك فنحن نعتمد عليهم للقتال في حروبنا |
Herkes ejderhalarını özlüyor, değil mi? | Open Subtitles | أنتم , الجميع يفتقد تنانينه , أليس كذالك |
Çok uzun zaman sayılmaz biliyorum, ama o kuzenlerini özlüyor. | Open Subtitles | أعلم أنها فترة طويلة لكنه يفتقد أبناء عمه |
Zavallı Jamie. İskoçya'yı çok özlüyor olmalı. | Open Subtitles | جايمي المسكين، لا بد أنه يفتقد اسكتلندا بشدة |
"Küçük Jim iyi, ama o da babasını benim kadar çok özlüyor." | Open Subtitles | جيمـى" الصغير بخير لكنه يفتقد والده" مثلى تماماً |
Woo-Rahm'ı çok özlüyorsun ve o da seni çok özlüyor. | Open Subtitles | "أتعلم أكثر من يفتقد "وو راهم و أكثر من يفتقده "وو راهم" الآن |
O sadece babasını özlüyor. Ben sadece onun yerine bakıyorum. | Open Subtitles | أنه يفتقد والده , أنا مجرد بديل |
Peki bu bir at yarisi olsaydi ve atin durumu gozleri kor, jokeysiz ve bir bacagi eksik durumda olsaydi. | Open Subtitles | لو كان الأمر في سباق للخيول فسيكون ذلك الاحتمال بصورة الحصان الأعمى, الذي لا فارس له و يفتقد إحدى أرجله |
Cyrus eşyaları bulmak gibi eşsiz bir yeteneğe sahiptir, ama sosyal becerileri eksik. | Open Subtitles | سايرس لديه مهاره رائعه في العثور على الاشياء و لكن يفتقد للمهاره الاجتماعيه |
Kabilesini özlediğini söylüyor, orada hayat çok güzelmiş. | Open Subtitles | يقول انه يفتقد لقبيلته ، انه كيان كبير وجميل |
Özellikle ilaç almayı sevmeyen ve patates kızartmasını özleyen bir ergenle. | Open Subtitles | خصوصاً مع مراهق يمر بهذه الظروف.. لا يريد اخذ دواءه و يفتقد الوجبات السريعة. |
İdari iktidarsız ve iş anlayışından yoksun bir adam | Open Subtitles | رجل يفتقد كلياً للوعي التجاري والقدرة الادارية. |
Çiçekleri, duvardaki tabloları özledi. | Open Subtitles | . هو يفتقد النقوش , التّي على الجدران |
Elbette ailesini özlüyordu. Ancak bir süre sonra işler değişti. | Open Subtitles | كان يفتقد عائلته ، بالطبع فعل ذلك لكن بعد برهة ، تغيرت الأمور |
Eski durumunu özlediği belli. | Open Subtitles | يمكنك القول أنه يفتقد موقعه السابق من المسؤولية |
...yani kadınlar konusunda güven eksikliği yaşıyor ya da sosyal becerileri zayıf. | Open Subtitles | اذن قد يفتقد الثقة مع النساء او المهارات الاجتماعية |
Bebeğim, kimse bir Plymouth'u özlemez. | Open Subtitles | لاأحد يفتقد سيارة "بليموث" ياعزيزتي |
Deli değil, üzerine ateş açılmasını özlemiyor, arkadaşlarının ölümünü izlemeyi de. | TED | لم يكن مجنونًا، لم يفتقد أن يطلق عليه النار وأن يرى أصدقاءه يقتلون. |
Bazen normal bir çocuk, bazen de empati hissini kaybetmiş biri gibi. | Open Subtitles | أعني، أحيانًا يكون صبيًّا عاديًّا. أحيانًا أخرى يكون... يفتقد إلى صفة تعاطف. |
- Olimpiyatlar neredeyse bitiyor, ve Jeffy Lynn'i özleyecek. | Open Subtitles | أولمبيات المعاقين أوشكت على الإنتهاء وجيفى سوف يفتقد لين |
Birkaç tanesini kimse özlemeyecek. | Open Subtitles | لن يفتقد أحد بعضها لأنها لم تصل إلى معدته |