| Bunu yapmak için, seni anlayan ve destekleyen birine ihtiyacın var. | Open Subtitles | لكي تفعل هذا, أنت تحتاج إلى شخص يفهمك و يقوم بدعمك |
| Aralarında sizi anlayan, size anlayışlı davranan biri oldu mu? | Open Subtitles | هل بدا أن أحدهم يفهمك كما تعلمين ما تمرين به؟ |
| Pekala bugünkü toplantı da baban yaptığın işi pek anlamıyor gibiydi. | Open Subtitles | إذن... هذا الاجتماع اليوم... كان من الواضح أن والدك لا يفهمك |
| Başına böyle bir şey gelmesinin ve kimsenin anlamıyor gibi gözükmesinin nasıl bir şey olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أنا أتفهم إحساس إمتلاك شيء مثل ذلك يحصل معك وتشعر أن لا أحد يفهمك. |
| Bu seferki seni anlıyor ama yine de yardım edemez. | Open Subtitles | هذا الشخص يفهمك جيداً ولكنه لن يستطيع المساعدة |
| Kimse seni anlamaz önemsemez bile. | Open Subtitles | مثل انه لا يوجد أحداً يفهمك او حتى يراك |
| Kimse seni benim gibi anlayamaz. | Open Subtitles | لا أحد يفهمك مثلما ما انا أفهم عليكي |
| Tek başına yaşayıp kimselerin seni anlamaması... | Open Subtitles | .. والعيشوحيداً. دون وجود من يفهمك, خطر أيضاً |
| Zaten seni de ancak Audi süren biri anlayabilir. | Open Subtitles | اذا استطعتي جعل شخص يمتلك سيارة اودي يفهمك |
| Eğer şanslıysan seni gerçekten anlayan birini hayatında bir defa bulursun. | Open Subtitles | و اذا كنتَ محظوظاً, مرة في حياتك, ستجد شخصاً يفهمك حقاً. |
| Sezgileri olan, sizi dinleyen, anlayan ve tanıyan bir varlık. | Open Subtitles | إنّه كيان بإدراك حدسيّ ينصت لما تقول، وهو يفهمك ويعرف طبائعك |
| Yani bilirsin Kurt ve Elliott harikalar ama bunu gerçekten anlayan birine sahip olmak farklı. | Open Subtitles | و الأغاني المنفردة اعني كورت و إليوت رائعان ولكن الأمر مختلف تماماً شخص ما يفهمك حقاً |
| Ve bu da seni anlayan, yaşlandığında ve çirkinleştiğinde ve merdivenlerden inip çıkabilen sandalyelerden birine ihtiyaç duyduğunda senin yanında olacak kişi olmalı. | Open Subtitles | ويجب ان تكون مع رجل يفهمك, ويكون بجانبك عندما تصبحين عجوزة وقبيحة, وتحتاجين واحداً من هذه الكراسى, |
| Lütfen! Henüz İngilizce anlamıyor. Seni anlamıyor. | Open Subtitles | من فضلك، لا يفهم الإنكليزية بعد، لا يفهمك |
| Çince anlamıyor. | Open Subtitles | تا نغ لونغ لا تزعج نفسك فلن يفهمك |
| # Evet, hiçkimse anlamıyor seni dedim # | Open Subtitles | "صوتك على قرص مضغوط بـ25 سنت" "قلت إن لا أحد يفهمك" |
| Sizi anlıyor ve size inanıyor görünüyordu tam da anlaşılmak ve inanılmak istediğiniz şekilde. | Open Subtitles | بدا وكأنه يفهمك ويؤمن بك كما تريد أن يفهمك الناس |
| Düşüncelerini öyle rezilce ifade ediyorsun ki herkes anlıyor. | Open Subtitles | لديك أسلوب في التعامل لكي يفهمك الجميع |
| Zor durumda, ama anlıyor. | Open Subtitles | إنه يمر بوقتٍ عصيب، ولكنه يفهمك جيداً |
| Lütfen onu affet Manav. Seni anlamaz. | Open Subtitles | ارجوك سامحه يا ماناف انه لا يفهمك |
| Sizi anlayamaz. Lütfen, bırakın beni! | Open Subtitles | ل ايمكنه ان يفهمك أرجوك دعني أذهب |
| Bence en zor tarafı kimsenin seni anlamaması. | Open Subtitles | أتعلمين، أعتقد أن أسوأ ما فى الأمر أن لا أحد يفهمك. |
| Ve "o şey" de seni de anlayabilir. O yüzden dikkat et. | Open Subtitles | وذلك الشيء يستطيع أن يفهمك فإنتبه |
| Hakkınız var Madam Guérin. Sizi anlayamıyor olabilir ama onunla mümkün olduğunca konuşmalıyız. | Open Subtitles | سيدة غيران، إنه لا يستطيع أن يفهمك لكن علينا التحدث إليه كلما استطعنا ذلك |
| Gülüşünde tam senin anlaşılmak, inanılmak istediğin gibi Seni anladığını, sana inandığını belirten bir his vardı. | Open Subtitles | فهو يبدو وكأنة يفهمك ويؤمن بكّ كما تُحب ان تُفهم و يُؤامن بِك |