Başta kan olduğunu sandık, ama çocuklar onun insan kemik iliği olduğunu söylüyorlar. | Open Subtitles | اعتقدنا بأنه كان دماً، لكن الرجال يقولون بأنه نخاع عظم بشري ذلك مثير للاشمئزاز بشكل مخيف |
Her yeri duman kapladı tüm Londra'yı, Dünya'nın tamamının böyle olduğunu söylüyorlar. | Open Subtitles | حسنا، المكان بأكمله محاصر لندن بأكملها، يقولون بأنه العالم بأكمله |
Birileri bunun okyanus kadar derin olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | "يقولون بأنه عميقٌ مثل المحيط" |
derler ki insan öldükten sonra, ruhu yaşamaya devam edermiş. | Open Subtitles | يقولون بأنه حين يموت الإنسان , فإن الروح تستمر بالحياة |
Dediklerine göre yalnızca portre yapabiliyormuş ama bana kalırsa yetenekli biri. | Open Subtitles | يقولون بأنه بأمكانهُ رسّم الرؤساء فقط لكن أظن أن لديه موهبة |
Destekçiler böyle yasalara aşırı uçtaki insanlar için ihtiyaç olduğunu söylediler: vandallar, kundakçılar ve radikaller. | TED | الداعمون لهذا القانون يقولون بأنه مطلوب للمتطرفين: المخربين، مشعلي الحرائق، والراديكالية. |
Söylediklerine göre senin güvenliklerinden uçak kalkmadan geçip gittiğini ve birdaha geri dönmediğin. | Open Subtitles | يقولون بأنه لديهم فيلم أمني عنك تستقل الطائرة عند الباب ولم تخرج |
Bu gece de kar yağacağı söyleniyor. | Open Subtitles | يقولون بأنه سيذهب للإثلاج الليله. |
Diyorlar ki, Pakistanlı çocuk göçmen çocuk... nefretimin kurbanıydı. | Open Subtitles | يقولون بأنه ضحية كراهيتي كان فتى باكستاني مهاجر |
Hiç, sadece cihat olduğunu söylüyorlar. | Open Subtitles | حسناً , انهم فقط يقولون بأنه من المجاهدين |
İş arkadaşları ve ailesi serginin haftaya olan açılışı için heyacanlı olduğunu söylüyorlar. | Open Subtitles | زملاؤه في العمل و عائلته يقولون بأنه كان متحمسا بشأن افتتاح المعرض الذي سيتم الأسبو ع المقبل |
Bizi hayvanlardan ayıran şeyin bu olduğunu söylüyorlar. | Open Subtitles | يقولون بأنه هذا الشي الذي يميّزنا عن الحيوانات. |
Birkaç aydır LA'de olduğunu söylüyorlar. | Open Subtitles | يقولون بأنه كان في لوس أنجلوس قبل بضعة أشهر |
Birileri bunun çöllerdeki yalnızlık gibi olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | "يقولون بأنه وحيدٌ مثل الصحراء" |
Birileri bunun okyanus kadar derin olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | "يقولون بأنه عميقٌ مثل المحيط" |
Birileri bunun çöllerdeki yalnızlık gibi olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | "يقولون بأنه وحيدٌ مثل الصحراء" |
İki kişi aynı anda ona bakarsa, birbirlerine aşık olur, derler. | Open Subtitles | يقولون بأنه إذا رآها شخصين معاً سيقعون في حب بعضهم البعض |
Kimse, gururunuzu elinizden alamaz derler ama Andy'nin oyunun seçmelerini yapanlar benimkini aldılar. | Open Subtitles | يقولون بأنه لا أحد يستطيع خدش كبريائك و لكن الممثلين في مسرحية أندي فعلوا ذلك |
Dediklerine göre ölürken yaralı bir askeri tedavi ediyormuş. | Open Subtitles | إنهم يقولون بأنه كان يعالج جندياً مجروحاً، عندما توفِيَ |
Dediklerine göre, üzerinde de dev bir kartal yuvası varmış. | Open Subtitles | يقولون بأنه يوجد عش نسر عملاق فوقه تماما |
Evet, ve biz... Hamileliğin risk olduğunu söylediler, buranın dışında ne kadar durursak... | Open Subtitles | أجل، وهم يقولون بأنه مسألة الحمل خطيرة جداً، |
Ameliyathanede olduğunu söylediler. Yerini biliyorum. Beni izleyin. | Open Subtitles | يقولون بأنه في الطواريء أنا أعرف أين هو |
Söylediklerine göre rüyanda ölürsen, gerçek hayatında da ölürmüşsün. | Open Subtitles | يقولون بأنه إن متِ بأحلامكِ فإنكِ تموتين في الحياة الواقعية |
Burada büyük bir mağarada yaşadığı söyleniyor. | Open Subtitles | يقولون بأنه يعيش هنا في كهف كبير |
Diyorlar ki Andrew'la büyük bir kavgaya girmişim ve ilişkimiz numaraymış. | Open Subtitles | يقولون بأنه كان عندي نوعا ما معركة ضخمة مَع أندرو وأن العلاقة هي عار. |