Dünyada düşmanının olmamasının sebebi işte bu sadece dostları ondan nefret ediyor. | Open Subtitles | لهذا ، ليس له عدو فى الدنيا إن أصدقاؤه فقط يكرهونه |
Küçük Chubby, bebek makinesindeki büyük ağrıdan çok, herkesin ondan nefret ettiğini fark etmesinin acıttığını anlattı. | Open Subtitles | تشابي الأصغر شرح لي أن ان الالم لم يكن في مكان اللكمه بل كان إدراكه بأن الجميع كانو يكرهونه. |
Onların birbirlerinden başka nefret ettikleri tek şey vardır. Polisler. | Open Subtitles | هناك شيء واحد يكرهونه أكثر مما يكرهون بعضهم البعض ، رجال الشرطة |
Çünkü kötü haberlerden daha çok nefret ettikleri bir şey varsa o da sürprizlerdir. | Open Subtitles | لأنّ الشيء الوحيد الذي يكرهونه أكثر من الأخبار السيئة هو أن تتمّ مُفاجأتهم. |
En çok hangimizden nefret ediyorlar karar veremiyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أقرر أيً منا يكرهونه أكثر ؟ |
Kutner'ı testi batırmakla suçladılar, çünkü ondan nefret ediyorlar. | Open Subtitles | لقد اتّهموا كاتنر بالإخفاق في فحص لأنهم يكرهونه |
İnsanların, genellikle sevmedikleri bir yüzünüz var. | Open Subtitles | لديك وجه بالفعل الأشخاص يكرهونه بشكل طبيعي |
Onların vampirlerden daha çok nefret ettiği bir şey varsa o da melezler. | Open Subtitles | لو هناك مخلوق واحد يكرهونه أكثر من مصاصي الدماء، فإنّهم الهجائن. |
ondan nefret ediyormuş gibi konuşuyorlar genelde. | Open Subtitles | إنهم يتحدثون عنه كما لو أنهم يكرهونه بشدة طوال الوقت |
ondan nefret ediyorlar! Onu buradan kaçırmak istiyorlar. | Open Subtitles | انهم يكرهونه ، ويحاولون طرده من هنا |
Sahip oldukları yüzünden ondan nefret edecekler. | Open Subtitles | سيلاقي أناس يكرهونه بسبب ما يمتلك |
Öğretmenler ondan nefret ederdi, çocuklar ondan nefret ederdi. | Open Subtitles | المعلمون كانوا يكرهونه. والأطفال كذلك. |
Çünkü kötü haberlerden daha çok nefret ettikleri bir şey varsa o da sürprizlerdir. | Open Subtitles | لأنّ الشيء الوحيد الذي يكرهونه أكثر من الأخبار السيئة هو أن تتمّ مُفاجأتهم. |
Ve şimdi nefret ettikleri işleri var ve yaşadıkları hayatı kendileri bile tanıyamıyor. | Open Subtitles | والآن لديهم عمل يكرهونه ويعشون حياة لا يدركون فيها شيئاً. |
ondan nefret ediyorlar, ama saygı duyuyorlar. | Open Subtitles | إنهم يكرهونه لكن يكرمونه |
Bunu bir düşman üzerinden veya sevmedikleri biri tarafından gerçekleştirirler. | Open Subtitles | ،على عدو .شخصٌ ما يكرهونه |
Jürinin de sahte bir avukattan daha fazla nefret ettiği bir şey varsa, o da dul kadınları ve çocukları soyan bir sigorta şirketidir. | Open Subtitles | ولو كانَ هنالكَ شيء يكرهونه هيئة المُحلّفين ، أكثر من محامٍ محتال فهو أن شركة تأمين .تسرق أرامل وأطفالهم |
Öğrencileri ondan nefret ettiği çok açık. | Open Subtitles | حسناً , هذا واضح ان الطلاب يكرهونه |