Düşündüğüm şey bu değildi. - Belki senin düşündüğün şey buydu. | Open Subtitles | . لم يكن ذلك ماأفكّر بِه . لربما، هذا ماتفكّرين بِه |
Arkaya geçtim, biraz da ağaçtan keçileriyle uzaklaşan çocuk gibiydim, canım sıkkındı. İşe yaramamıştı. Anlatmak istediğim bu değildi. | TED | فرجعت، كطفل صغير ابتعد عن الشجرة هو وماعزه مستاءاً ومردداً في نفسي أن هذا لن ينجح، فلم يكن ذلك ما أردت إيصاله للناس. |
Dersten sonra kalmanızı istemesinin nedeni bu değil mi? | Open Subtitles | الم يكن ذلك سبب طلبه منك للبقاء بعد الصف؟ |
- Demek istediğimiz bu değil. | Open Subtitles | ـ إذا كان ذلك ما كُنت تعنيه ـ لم يكن ذلك ما أعنيه |
Onlara isimler, fonksiyonlar verdik ve onları uçurduk... ama pek kolay olmadı. | TED | وسمّيناها وبرمجناها للقيام بمهام معينة، ثم أطلقناها ولكن لم يكن ذلك سهلاً، |
Tanrım, eğer o değilse ben de diyecek bir şey bilmiyorum. | Open Subtitles | يا الهي, اذا لم يكن ذلك إذا أنا لا أعرف ماذا أقول لكي. |
Ama sorun o değildi. | Open Subtitles | ربما شربت كأسين، لكن لم يكن ذلك هو السبب |
Aslında, içimizde taşıdığımız o film hiç değildi bu. | Open Subtitles | لم يكن ذلك الفيلم الكامل الذي نحمله داخل أنفسنا |
Fakat mesele yalnızca bu değildi. | Open Subtitles | قد وصلت للاتحاد السوفيتي لكن لم يكن ذلك الموضوع هو الوحيد |
Söyleyeceğini düşündüğüm şey bu değildi. | Open Subtitles | ثم قلت ذلك، ولم يكن ذلك ما توقعتُ أن تقوله |
Cevap ver! O zamanlar kullandığı isim bu değildi. | Open Subtitles | اجب، لم يكن ذلك اسمه في تلك الأيام |
Aklımda olan bu değildi. | Open Subtitles | لم يكن ذلك بالضبط مايدور في بالي |
Peki, beklediğim şey bu değildi. | Open Subtitles | حسـنٌ ، لم يكن ذلك مـا تـوقعتـه |
Beklediğim şey tam olarak bu değildi. | Open Subtitles | حسناً، لم يكن ذلك كما توقعته أبداً |
"Anne ve babalarınızı onurlandırın." Kutsal emirlerden biri de bu değil mi, Marty? | Open Subtitles | تكريم الاب و الام الم يكن ذلك من ضمن الوصايا العشر مارتي ؟ ؟ |
Doğru olmayan bir şey daha, çünkü benim başka bir lakabım, bu değil. | Open Subtitles | هذا غير صحيح لأنه يملك لي لقب آخر و لم يكن ذلك |
Yaptığımız şey bu değil miydi sen, benim boğazıma bıçak dayamışken? | Open Subtitles | ألم يكن ذلك ما كنا نفعله أنا وأنت، عندما وضعت السكين على عنقي؟ |
Geziye çıkmanın tüm sebebi bu değil miydi? | Open Subtitles | لم يكن ذلك السبب كله كنت جعلت هذه الرحلة؟ |
Benim yaptığım da bu değil miydi? | Open Subtitles | حسنـاً، ألم يكن ذلك مـا أفعلـه؟ |
Anders Fjellberg: Başlangıçta kolay olmadı, çünkü neler keşfedebileceğimizi bilmiyorduk. | TED | أندرس فجلبرغ: لم يكن ذلك سهلا في الأول، لأننا لم نكن نعرف ما الذي نبحث عنه. |
Peki, eğer sorun o değilse, neden beni davadan uzak tutmaya çalışıyorsun? | Open Subtitles | ، حسناً ، لم يكن ذلك ، إذا لماذا تحاول ابعادي . عن هذة القضية |
Çıkarttığım en iyi iş o değildi ama sonuçlarını yadsıyamazsın. | Open Subtitles | حسنا, لم يكن ذلك عملي الأفضل لكنك لا تستطيع إنكار النتائج |
O kadar da kötü değildi. Bu kadınlar neden hep şikayet ederler anlamam. | Open Subtitles | لم يكن ذلك سيئا، لا أعلم لم تلك النساء يشتكين دائما. |
Yaptığı işte bu kadar iyi olmasaydı, bu adamı kovardım. | Open Subtitles | إذا لم يكن ذلك الرجل مجدّاً في عمله، لكنتُ طردتُهُ. |