O gerçek bir kahraman, iyi bir adam. Bugün dönmek zorunda değildi. | Open Subtitles | أنه رجل شجاع , رجل طيب لم يكن مضطراً للعودة اليوم |
Nihayetinde beni serbest bırakmak zorunda değildi. | Open Subtitles | حسناً، إنه لم يكن مضطراً للإفراج عني. |
Nihayetinde beni serbest bırakmak zorunda değildi. | Open Subtitles | حسناً، إنه لم يكن مضطراً للإفراج عني. |
Yurtdışına gitmesine gerek yoktu. Pazarlık için bakması yeterdi. | Open Subtitles | لم يكن مضطراً للسفر إلى الخارج كان يبحث عن سعر أقل فحسب |
Bunu yapmasına gerek yoktu. Beni böyle korkutmasına gerek yoktu. | Open Subtitles | لم يكن مضطراً إلى فعل هذا لم يكن عليه إخافتي بهذا الشكل |
Yurtdışına gitmesine gerek yoktu. | Open Subtitles | لم يكن مضطراً للسفر إلى الخارج |
O da benimle evlenmek zorunda değildi. | Open Subtitles | لم يكن مضطراً إلى الزواج بي. |
zorunda değildi. | Open Subtitles | -لم يكن مضطراً لذلك |
- Jim öldürmek zorunda değildi. | Open Subtitles | جيم) لم يكن مضطراً لقتله) |
- Deneği yani. - Söylemesine gerek yoktu. | Open Subtitles | أعني عنصر الإختبار - لم يكن مضطراً لذلك - |
Ama gerçek şu ki buna gerek yoktu. | Open Subtitles | لكن الحقيقة، لم يكن مضطراً |
Yarışmasına gerek yoktu. | Open Subtitles | لم يكن مضطراً للتسابق |
Devam etmesine hiç gerek yoktu. | Open Subtitles | لم يكن مضطراً للمواصلة |
- gerek yoktu. | Open Subtitles | -لم يكن مضطراً لهذا |