| - Üzgünüm Çavuş, şimdi konuşamam. - Ne demek istiyorsun? | Open Subtitles | أنا آسف لا يمكنني التحدث الآن مالذي تعنيه بهذا ؟ |
| Şimdi (belki) sizin için konuşamam, ama göründüğü kadarıyla konu şu ki konuşamadığımız insanlarla seks (bile) yapmıyoruz. | TED | أنا لا يمكنني التحدث باسمكم، لكن يبدو أن أننا لا نستطيع ممارسة الجنس مع أناس لانعرف كيف نتكلم معهم. |
| Selam anne. Benim için parti veriyorlar, fazla konuşamam. | Open Subtitles | مرحباً يا أمي، أنهم يحتفلون بي لذا لا يمكنني التحدث معك طويلاً |
| Durumunu öğrenmek için kendisiyle bir iki dakika konuşabilir miyim? | Open Subtitles | هل يمكنني التحدث معها لحظة ؟ لأرى كيف حالها ؟ |
| Selam. Ajan Brad Wilkins'la konuşabilir miyim? | Open Subtitles | مرحباً , هل يمكنني التحدث مع العميل براد ويلكينز؟ |
| Lütfen konuşabilir miyiz? - Bir buçuk saat yemek diye çıktın. | Open Subtitles | لا أستطيع التحدث إليكِ هنا هل يمكنني التحدث إليكِ, من فضلك؟ |
| Selam anne. Benim için parti veriyorlar, fazla konuşamam. | Open Subtitles | مرحباً يا أمي، أنهم يحتفلون بي لذا لا يمكنني التحدث معك طويلاً |
| Şu anda konuşamam, yukarı çıkmalıyım. | Open Subtitles | لا يمكنني التحدث الآن يجب أن اكون في الأعلى |
| İnan bana, kızmakta haklısın, ve şu anda konuşamam, fakat anlatacağım. | Open Subtitles | صدقني، لديك كل الحق في أن تغضب ولا يمكنني التحدث عن هذا الآن، ولكنني سأفعل أعدك |
| Bunun anlamı bunu seninle konuşamam bu görevimle benim aramda, biliyorsun. | Open Subtitles | ممّا يعني لا يمكنني التحدث عنها. أعني كل ما يدور بيني وبين المسؤولين هو أمر خاص، وأنتِ تعلمين هذا |
| Anaokulundan beri tanımadığım kimseyle konuşamam nasıl olur da bunu senin önünde yapabiliyorum? | Open Subtitles | لا يمكنني التحدث مع شخص لم أعرفه منذ الحضانة. لذا، فكيف يمكنني فعل ذلك أمامك؟ |
| Affedersin tatlım. Sizinle bir dakika konuşabilir miyim? | Open Subtitles | أعذريني يا عزيزتي هل يمكنني التحدث معك لدقيقة ؟ |
| - Sizinle bir şey hakkında konuşabilir miyim? | Open Subtitles | هل يمكنني التحدث إليكما يا رفاق عن شيءٍ ما؟ اجل. |
| Amiral, sizinle yalnız konuşabilir miyim? | Open Subtitles | أيها الأدميرال؟ هل يمكنني التحدث إليك على انفراد |
| Bak, annem şu anda bana bakıyor, seninle sonra konuşabilir miyiz? | Open Subtitles | انظر، أمي تحدق فيّ الآن، لذا هل يمكنني التحدث معك حياله في وقت آخر؟ |
| Bu tuhaf bir iletişim cihazı. Yani, şu zavallı kadınla konuşamıyorum. | Open Subtitles | هذا حهاز اتصال غرب لا يمكنني التحدث إلى هذه المرأة المسكينة |
| Kulağında İsa, elinde sıcak şekillendirici varken, onunla mantık çerçevesinde konuşmam mümkün değil. | Open Subtitles | لا يمكنني التحدث إليها بمنطق وهي تحمل معقصة ساخنة في يدها وتتقيّد بالدين |
| İyi akşamlar bayan. konuşabileceğim daha az sinirli biri var mı? | Open Subtitles | مساء الخير سيدتي, هل هناك شحص أقل عدائية يمكنني التحدث معه؟ |
| Merhaba, ben Kari Brekke. Linda Saugstad ile görüşebilir miyim? | Open Subtitles | مرحباً، اسمي كاري بريكي هل يمكنني التحدث مع ليندا سوجستد؟ |
| Kimse onun hakkında benim gibi konuşamaz. | Open Subtitles | يمكنني التحدث عنه كما لا يستطيع أي شخص آخر. |
| Çocuklar, Çok vaktim kalmadı ve çok fazla konuşamayacağım çünkü gerçekten üzüntülüyüm. | Open Subtitles | يا أطفال، لا يوجد الكثير من الوقت لدي ولا يمكنني التحدث طويلا لأن هذا يثير ضيقي |
| Hakkında konuşabiliyorum. 6 yaşımdayken öldü. | Open Subtitles | يمكنني التحدث عنها في الحقيقة، ماتت عندما كنت بالسادسة |
| Seninle biraz konuşabilir miyiz, Richard? Özel olarak. Elbette. | Open Subtitles | ريتشارد, هل يمكنني التحدث معك لثواني في موضوع خاص؟ |
| Sizce Lord Caldlow ile görüşmem mümkün olabilir mi? | Open Subtitles | ألا يمكنني التحدث شخصيا مع اللورد ؟ |
| CA: Seninle saatlerce konuşabilirim, umarım konuşuruz da. | TED | كريس: دون يمكنني التحدث معك ساعات فعلا وأأمل ذلك |