Şu an bizim için Yapabilecekleri en iyi şeyin bu olduğunu söylediler. | Open Subtitles | وقالوا إن هذا هو أفضل ما يمكنهم القيام به بالنسبة لنا الآن. |
Yapabilecekleri, yapamayacakları hakkında bilgi sahibi olduk. | TED | لقد سمعنا الكثير حول ما يمكنهم وما لا يمكنهم القيام به. |
Kuşkusuz ki Çin ve ABD çok farklı devlet sistemleriyle yönetiliyorlar, bu da Yapabilecekleri ya da yapamayacakları şeyleri belirliyor. | TED | الصين والولايات المتحدة الأمريكية تمتلك أنظمة حكومية مختلفة مما يؤثر على ما يمكنهم القيام به من عدمه. |
Evet ama Yapabilecekleri bir şey olmadığını söylediler. | Open Subtitles | نعم. لَكنَّهم أخبروني أنه لا يوجد شيء يمكنهم القيام به |
Bir suçtan iki kez yargılama konusunda Yapabilecekleri bir şey olmadığını söylediler. | Open Subtitles | قالوا لا يوجد شيء يمكنهم القيام به . مضاعفة خطر. |
Kaçtın? Çünkü Yapabilecekleri bir şey yoktu. | Open Subtitles | لأنه لم يكن هناك أي شيء يمكنهم القيام به |
Ama karşınıza alıp... hayatta başka pencereler... olduğunuda gösterebilirsiniz tabii... ama ileride Yapabilecekleri şeyler... onlar için gerçekçi şeyler mi... bunu soruyorum. | Open Subtitles | و جعلهم ينظرون للحياة المختلفة حيث يمكنهم القيام بكل شيء هذا ما يمكنهم القيام به |
Yapabilecekleri bir şey yok. Yardım edemezler, anlamıyor musun? | Open Subtitles | لا يوجد شيء يمكنهم القيام به لا يستطيعون ذلك، ألا ترين ؟ |
Şimdi Trump Tower'dan geçen biri artırılmış gerçeklikte Colin Kaepernick'in diz çöktüğünü görebilir ve Yapabilecekleri hiçbir şey yok. | TED | الآن أي شخص يمر بجانب برج ترامب يمكن أن يرى كولين كابيرنيك وهو منحني على رُكبته عن طريق الواقع المعزز، وليس هناك شيء يمكنهم القيام به حيال ذلك. |
Yapabilecekleri en iyi şey bizdik. | TED | كنا أفضل ما يمكنهم القيام به. |
Yapabilecekleri hiçbir şey yokmuş. | Open Subtitles | لم يكن هناك شيء يمكنهم القيام به |
Yapabilecekleri bir şey yokmuş. | Open Subtitles | 00. لا شيء يمكنهم القيام به. |
Yapabilecekleri bir şey yok. | Open Subtitles | لا يوجد شيء يمكنهم القيام به. |