Dünyanın en büyük sorunlarını çözmek istiyorsanız küçük kızlara ve kadınlara yatırım yapın. | TED | أولًا: إذا كنت تريد حل أكبر المشاكل في العالم، استثمر في النساء والفتيات. |
Sonra madenciler, bazı zor sorunları çözmek için işe koyuluyorlar. | TED | يشرع بعدها المنقبون في العمل، محاولين حل بعض المشاكل الصعبة. |
Hayalgücü bile şüpheli ancak dünya sorunlarını çözmek için o gerekli. | Open Subtitles | حتى التخيل يشتبهون فيه حتى الآن فإنه مطلوب حل مشاكل العالم |
Yani tekrardan, çatışmaları çözmek için kullanmakta olduğumuz araçlar toplumsal araziyi şekillendirir. | TED | لذا مرة أخرى، الأدوات التي نستخدمها لحل الصراع تشكل صورة مشهد مجتمعنا. |
Soğuk füzyon ve nihai teoriyi çözmek gibi bir şey. | Open Subtitles | أقصد أن هذا يشبه حلّ اندماج بارد ومفاد النظريّة النهائيّة |
Eğer bu işi çözmek istiyorsan burada ne işin var? | Open Subtitles | حسناً، أنظر يارجل ان كنت تريد حلها ماذا تفعل هنا؟ |
Sorununuzu çözmek için yalvaran 10 tane bilim adamı bulacaklardır. | Open Subtitles | اتصل مع شبكات الاذاعة سيأتي عشرات العلماء يتمنون حل مشكلتكم |
Eğer bunun gibi bir cinayeti çözmek için bile beraber çalışmayacaksak... | Open Subtitles | إذا لم نتمكن من العمل سويا لنساعد في حل قضية كهذه |
Bu fikirle, Bu soruların cevaplarını çözmek üzerine bu iki adam çalışmıyordu. | Open Subtitles | ولم يكن الرجلان يحاولان في ذلك الوقت حل أي ألغاز كونية كبيرة |
Sen de problemi çözmek için adım attın, değil mi? | Open Subtitles | وهذا هو عندما حل المشاكل مثلك الخطوات في، أليس كذلك؟ |
Eğer Tanrı hayatlarımızın içinde olsaydı, bu davaları çözmek bu kadar zor olmazdı. | Open Subtitles | ،لو كان الرب موجودا في حياتنا .فلن يكون من الصعب حل هذه القضايا |
Bazen bir davayı çözmek için başka bir davayı çözmek gerekir. | Open Subtitles | أحيانًا من أجل حل قضية على المرء حل قضية أخرى أولاً |
Birleşerek kurulacak açık, güvenli ve ücretsiz sistemler sayesinde böylesi gözetlemelerden kaçabiliriz, ve bir ülke bu problemi tek başına çözmek zorunda değil. | TED | من خلال بناء معا مفتوحة وحرة، ونظم آمنة، يمكننا أن يرحل مثل هذه المراقبة، ومن ثم لا يملك بلد واحد لحل المشكلة بنفسها |
Biz sadece neyin çalışmadığına baktık ve çözmek için internetin inanılmaz gücünü kullandık. | TED | قمنا فقط بالنظر إلى سبب المشكلة و باستخدام مزايا الانترنت المدهشة لحل المعضلة. |
Sorunu diplomatik dille çözmek daha iyi olacaktır." | Open Subtitles | الأجدر حلّ القضية باستخدام الاسلوب الدبلوماسي |
Ben ise bu kopma problemini çözmek için çabalıyorum. | TED | هذا الإنقطاع هو المشكلة التي أحاول المساعدة في حلها. |
Amacın bu meseleyi çözmek mi, yoksa beni küçük düşürmek mi? | Open Subtitles | هل أنت مهتم بحل هذة القضية أم بجعلى أبدو أحمقاً ؟ |
Yan, planın her zaman yaptığın gibi orada oturup dava çözmek mi? | Open Subtitles | اذا مبدأيا ،، خطتك هي الجلوس فقط هناك تحل الجرائم كعادتك ؟ |
Soğuk Savaş döneminde "Rus Casus Şifreleri"ni çözmek için kullanılıyordu. | Open Subtitles | أُستعملت في الستينيات لحلّ رمز جاسوس روسي خلال الحرب الباردة. |
İnsan olarak kendi problemimizi çözmek bizim temel hakkımız. | TED | بل هو حقنا الأساسي بصفتنا بشرًا أن نحل مشاكلنا الخاصة. |
Tasarımcı olmak istememin nedeni gerçek sorunları çözmek istememdi. | TED | أردت ان أكون مصممة لأنني أردت أن أحل مشاكل حقيقية. |
Bence bu canlının beyninin nasıl işlediğini çözmek, nörobilimin sınırlarını zorlayan şeylerden biri. | TED | وأود أن أقول أن أحد حدود عمل الأعصاب هو اكتشاف كيف يعمل دماغ هذا الشيء |
"Nerede çözecek bir suç varsa, çözmek için orada... olacağım." | Open Subtitles | أينما كانت هناك جريمة غير محلولة فسأكون أنا موجود لحلها |
Yazıyı çözmek, zihinsel bir bulmacadan ibaret olmayıp, Güney Asya'nın siyasi ve kültürel geçmişi ile derin bağlantıları olan bir soru durumuna gelmiştir. | TED | فك رموز النص ليس مجرد لغز فكري ؛ في الواقع لقد اصبحت سؤالا متشابك بعمق مع السياسة والتاريخ الثقافي لمنطقة جنوب آسيا. |
Bu dosyanın şifresini çözmek altı saat sürer fakat dosyaların transfer edildiği bilgisayarın yerini belirlemekse gereken hemen yapabilirim. | Open Subtitles | لفك تشفير هذا الملف، سيستغرق الامر ستة ساعات ولكن لتحديد الحاسوب الذي نقلت منه الملفات، يمكنني فعل ذلك الآن |
Olayı çözmek için iki saatimiz var. Kan dolaşımını bu süre içinde tekrar sağlamazsak gözünü kaybeder. | Open Subtitles | أمامنا ساعتان لنجد حلاً إما نستعيد مجرى الدم أو نفقد العين |
Buraya bak, polis umutsuzca davayı çözmek için uğraşıyor. | Open Subtitles | انظري، الشرطة تحاول بشتى الوسائل أن تحلّ هذه القضية |