Bunun çabucak biteceğini biliyorum ama sonra ayrılamayacaklar için endişe ediyorum. | Open Subtitles | أعلم أن الأمر سينتهي سريعاً لكنني أقلق على أولئك الذين سيموتون |
Peki, otobüsler gelmeden alt düzey personelle çabucak toplantı yapayım dedim. | Open Subtitles | حسناً, أردت اجتماعاً سريعاً مع الطاقم الإداري قبل أن تصل الحافلات. |
Şehrim Bangalore'yi nasıl çizdiğimi gösteren kısa bir klibi size çabucak sunmak istiyorum. | TED | سأريكم مقطع فيديو سريع جدا لأريكم كيف أرسم، وأريكم القليل عن مدينتي، بانغلور. |
Umarım çabucak tamir edilir de, buraya en kısa zamanda geri dönersiniz. | Open Subtitles | حسناً، أتمنى ان تتم التصليحات بسرعه حتى نستطيع أن نستعيد هنا بسرعه |
2008'de bir soruşturma açtık, ama çabucak faili meçhul hale geldi. | Open Subtitles | لقد فتحنا تحقيق فى 2008 لكنه سريعا ما اصبح قضية باردة |
- çabucak kapat dosyayı. - Ben de buna çalışıyorum komiser. | Open Subtitles | وثيقة الآن هو سريعة أنا أحاول أن نفعل ذلك ، والنقيب |
Bütün bunların hepsini çabucak ve sistematik olarak öğrenmek istiyorduk. | TED | أردنا أن نجعلها ممكنة لنعرف عن جميعها سريعًا وبشكلٍ منظم. |
Her ne kadar, yaşıtı oğlanlar gibi çabucak kafası dağılıverse de. | Open Subtitles | على الرغم ان معظم الاولاد في مثل عمره يسرح عقلهم سريعاً |
Telefonda konustugun herkes zengin olmak istiyor, hem de çabucak zengin olmak istiyor. | Open Subtitles | كل شخص تتصلون به يريد أن يصبح ثرياً و يريد ذلك سريعاً |
Ve çabucak yakaladılar. | Open Subtitles | أثرت كثيراً على الثوار ، و أستسلموا سريعاً |
Bekle arkandaki genç adam çabucak medikal bir soru soracak. | Open Subtitles | مهلاً، ثمة شاب يقف وراءك ويريد طرح سؤال طبي سريع |
çabucak göz atalım şunlara, mümkün olduğunca çabuk bitirmek istiyorum bunları, çünkü saat aleyhimize işliyor, görebiliyorum. | TED | لذلك دعونا نذكر تلك بشكل سريع جدا ، وسأمر عليها بسرعة كبيرة جدا جدا، ﻷنني أرى الساعة في العد التنازلي. |
- Yapabilirdim sizi onlara yaptığım gibi çabucak halledebilirdim ama yapmadım. | Open Subtitles | كان بإمكانى أن اقتلكم بسرعه مثلما قتلت هؤلاء، لكننى لم أفعل |
Komutan babalık moduna çabucak girdi ve benim tek yapabildiğim gülümsemekti. | Open Subtitles | السيد اندمج بسرعه فى دور الابوه الشئ الوحيد الذى فعلته هم التبسم |
bu da pazarı çabucak geliştirecek ve aynı zamanda otomobil üreticilerinin daha fazla kazanmasını sağlayacaktır | TED | هذا يوسع الخيار سريعا في السوق و في الواقع يجني بسببه صناع السيارات المزيد من الارباح ايضا |
Eylülde günbatımından sonra hava çabucak karardığından, şimdi etraf çok daha karanlıktı. | Open Subtitles | لقد أصبحت أكثر ظلاما الآن " "الليل يأتى سريعا فى شهر سبتمبر |
Peki, hadi çabucak 2016 Londra Borsa'sındaki ilk yüz şirkete göz atalım. | TED | حسنًا، دعونا نلقي نظرة سريعة على أفضل 100 شركة، في سوق الأوراق المالية في لندن في عام 2016. |
Hiç resmiyete girmeden işlerini çabucak bitirelim. Unutmayın. | Open Subtitles | نعم، مهمة سريعة دون أي أوراق قانونية وننتهي |
çabucak öğrendiğim ki pek fazla bir şey bilmiyoruz. | TED | كان ما عرفته سريعًا هو أنّنا لا نعرف الكثير. |
O zaman çabucak: Buradan diğer bir ilginç fikre geçebilirsiniz. | TED | إذاً، وبسرعة: يمنكم التنقل من فكرة مثيرة للاهتمام إلى أخرى. |
çabucak onu yakalıyoruz. Bunun için ne gerekiyorsa onu yapın. | Open Subtitles | أمسك به بأسرع وقت ممكن أفعل ما يجب عليك فعله |
Size göstereceğim şey şu: kolumu içeriye sokacağım ve size nasıl da çabucak ısırdıklarını göstereceğim. | TED | ما سوف أُريكم هو أننى سألصق ذراعى بداخله و سوف ترون السرعة التى سيلدغونى بها. |
Biz içeri girer girmez, onu gazeteciler gelmeden çabucak dışarı çıkart. | Open Subtitles | حالما نصبح في الداخل أخرجه من هناك بسرعة قبل وصول الصحافيين |
Bakın, buradaki piyasada arabaları çabucak en yüksek fiyata elden çıkarabiliriz. | Open Subtitles | بالطريقة الموجودة بها السيّارة هنا، يمكننا تفريغها بسهولة ونحصل على النقود |
Nüfusun yaklaşık üçte birinin arabada veya bir tekne, tren, uçakta giderken bir kitaba bakmak çabucak midelerinin bulanmasına sebep oluyor. | TED | بالنسبة لثلث الناس، النظر إلى كتاب في سيارة متحركة أو في قارب أو قطار أو طائرة يعني الإحساس السريع بألم في المعدة. |
Amerikan teknolojisinin kendine güvenini tekrar sağlamak için çabucak bir şeyler yapılmalıydı. | Open Subtitles | كان لابد من القيام بامر ما بأقصى سرعة لاستعادة الثقة في التقنية الأميركية |
Bence çabucak toparlarım. | Open Subtitles | أنا متأكدة بأنهُ يمكنني تنظيفهُ في لمح البصر |
çabucak bir zevkle baştan çıkarılmak Alışık olmayan için çok zor fedakarlık. | Open Subtitles | إنه فقط الإغراء بالسعادة السريعة الذى كان قويا لدرجة يصعب التضحية بها |