Tüm galaksi kümeleri devamlı olarak çarpışıyor ve yeniden şekilleniyorlar. | Open Subtitles | تجمعات بأكملها من المجرات تتصادم باستمرار ويعاد تشكيلها |
Sonda gördü ki, halkalardaki tüm buz parçaları sürekli çarpışıyor ve ayrılıyorlardı. | Open Subtitles | رأى المسبار أن كل القطع الجليدية في الحلقات تتصادم باستمرار وتتحطّم |
Toz parçacıkları çarpışıyor ve her an çarpışarak, büyüyorlar. | Open Subtitles | تتصادم حبّات الغبار وكلما تتصادم فإنها تندمج |
Yani hayallerimiz uyuşurken korkularımız çarpışıyor. | TED | لذلك بينما يتزامن حلمنا، تصطدم مخاوفنا. |
Kış fırtınalarının öfkesinden evvel, sürüklendiğinde, denizdeki başıboş buz kütleleri, kıyıya sabit buz kütleleriyle çarpışıyor; | Open Subtitles | منقادةً بفعل غضب عواصف الشتاء، تصطدم الأطواف الجليدية في البحر بالحواف الجليدية الثابتة على الشاطئ |
Protonlar altımızda çarpışıyor, bir araya geliyor, ve yüksek enerjileri oluşuyor. | Open Subtitles | تتصادم البروتونات أسفلنا مباشرة |
Galaksiler diğer galaksilerle çarpışıyor. | Open Subtitles | مجراتٌ تتصادم مع مجرّاتٍ أخرى |
Dünyalar çarpışıyor! | Open Subtitles | العوالم تتصادم! |
Uzayda milyonlarca kilometre katettikten sonra kutupların manyetik çekimine kapılan güneş rüzgârları Dünya'nın atmosferiyle çarpışıyor. | Open Subtitles | بعد السفر ملايين الأميال عبر الفضاء، الرياح الشمسية المنجذبة بفعل تأثير مغناطيس القطبين، تصطدم مع الغلاف الجوي الأرض |
Çünkü Güneş'in atomlarıyla saniyede milyarlarca kez çarpışıyor ve her çarpışma onları gelişigüzel yönlere fırlatıyordu. | Open Subtitles | لأنها كانت تصطدم مليارات المرات في كل ثانية بذرات الشمس, وكل إصطدام كان يرسلها في إتجاه عشوائي |
Bu mahşeri karmaşada kazlar çarpışıyor. | Open Subtitles | الإوزّ تصطدم ببعضها في خضمّ اضطراب الحشود |
Bu cümledeki "ancak" birimlerin katılığını yok ediyor, bir sabit ve kurgusal mevcudiyet, birbiriyle çarpışıyor. | TED | "لكن" في تلك الجملة تكذب عدم مرونة الوحدات، وحدة ثابتة وأخرى خيالية تصطدم ببعضها البعض. |