Anna on beş yaşında, aileler arasındaki eski çatışmaları gidermek ve Alexios'un saltanatını güçlendirmek için Nikephoros Bryennios ile evlendi. | TED | في سن الخامسة عشرة، تزوجت آنا من نيكيفوروس برينيوس لقمع الصراعات القديمة بين عائلاتهم وتقوية عهد أليكسيوس |
Bu süreç silahlı kuvvetler tarafından da hızlandırılabilir, silahlı kuvvetler bunu, muharebe etkinliğini arttırmak ve petrol yüzünden olacak çatışmaları önlemek amacıyla yapabilir. | TED | سيقوم الجيش بتحفيز هذه العمليه لأسبابه الخاصة في تفعيل المكافحة و منع نشوب الصراعات ولا سيما على النفط. |
Tüm bu çatışmaları ilerletmek, tekrar cinayet işleyebilmek için müttefikler buldunuz. | Open Subtitles | ولتوسيع نطاق هذه الصراعات وجد البشر حلفاء للمزيد من القتل |
Bildirgesi, devletler arası, devletler arasındaki çatışmaları engellemek üzerine tasarlanmış. | TED | وقد اسست في الاساس لوقف النزاعات بين الدول وضمن الدول |
Uluslararası toplumun çatışmaları önleme ve onları zamanında çözme kapasitesi ne yazık ki 10 yıl önce olduğundan çok daha kötü. | TED | من الواضح أن قدرة المجتمع الدولي لمنع النزاعات وحلّهم في الوقت المناسب، أسوء للأسف مما كانت عليه خلال العشر السنوات الفائتة |
Ayrıca birisiyle oturup konuşarak bu çatışmaları keşfetmenizin sağaltıcı etkisi olacağı kanısındayım. | Open Subtitles | اعتقد ان العلاج لك الجلوس مع شخص ما واستكشاف تلك الصراعات |
Bak, farkındayım, ikimizin de kendi çatışmaları oldu ben döndüğümden beri. | Open Subtitles | أعلم انه كان بيننا بعض الصراعات .منذ أن عدت |
çatışmaları önlemenin barışçıl yolunu bulmayı beslenme konusunda akıllıca seçimler yapmayı iletişim sanatı konusunda ustalaşmayı öğrenirler. | Open Subtitles | يتعلمون ايجاد طرق سلمية ...... لحل الصراعات ..... |
Artık çatışmaları çekmiyorum. | Open Subtitles | -حسناً؟ -لن أعود لتغطية الصراعات بعد الآن |
Hastalık, kişisel çatışmaları şımartmamıza dönüşür. | Open Subtitles | المرض يصبح لنا لتنغمس الصراعات الشخصية. |
Eğer çatışmaları politik açıdan çözme yoluna gideceksek, eğer herkesin kullandığı teknoloji ile desteklenen, aşağıdan gelen bu yeni grupları anlayacaksak, biz diplomatlar olarak yemek masasında rahat rahat oturup, devletlerarası ilişkilerde bulunduğumuza inanamayız. | TED | اذا كنا عازمين على التعامل مع حل الصراعات سياسيا ا اذا كنا نريد فهم تلك الجماعات الجديدة الذين ياتون من الاسفل الى الاعلى مدعومة بالتكنلوجيا المتوفرة. نحن الدبلوماسيون , لا يمكننا الجلوس في الولائم معتقدين اننا نعمل علاقات بين الدول. |
amaçları çatışmaları kontrol etmek değil, | Open Subtitles | هدفهم ليس التحكم فى الصراعات |
Günümüzde mücadele ettiğimiz bütün eksiklikler arasında -- öncelikle finansal ve ekonomik olanları düşünüyoruz -- beni en çok ilgilendireni politik diyalog eksikliği -- modern çatışmaları oldukları haliyle irdeleme becerimiz, varoluş nedeninin kaynağına gitmek ve kilit oyuncuları anlamak ve onlarla anlaşmak. | TED | من ضمن جميع المثبطات المقلقة التي نعاني منها اليوم نفكر في المقام الاول في الامور المالية والاقتصادية واكثر ما يهمني بشكل اكثر هو عجز الحوار السياسي-- قدرتنا على فهم الصراعات الحديثة على ماهي عليه, بالذهاب الى اصلها الفعلي وعلى فهم اللاعبين الرئيسيين وعلى التعامل معهم |
Freud tüm rüyaların bilinçsizce bastırılmış çatışmaları çözmeye çalışmak olduğunu düşünüyordu, hatta hayallerin ve halisünasyonlarında. | Open Subtitles | فرويد) قال عن الأحلام: "أنها محاولات) "اللاوعي لحل الصراعات المكبوتة ...حتى أحلام اليقظة، والهلوسة |
Hiç kimsenin yapamayacağı şekilde bu yeni çatışmaları ve mağdurları fotoğrafladı. | Open Subtitles | الذي استطاع ان يجسد المشهد بالشكل الافضل ضحايا هذه النزاعات |
İşte bu önemli, çünkü sınır çatışmaları dünyanın askeri-endüstri karmaşasını büyük oranda temellendiriyor. | TED | الآن هذه الأهمية بسبب النزاعات الحدودية هي التي تسبب الكثير من الخلافات الصناعية العسكرية . |
Sınır çatışmaları sağlamayı umut ettiğimiz gelişmenin büyük bölümünü baltalıyor. | TED | النزاعات الحدودية يمكن أن تعيق الكثير من التقدم الذي نأمل أن نحققه هنا . |
Kaybolduğum zaman zarfında Tayland'ın kuzeyinde yaşanan silahlı çatışmaları araştırıyordum. | Open Subtitles | I أبوس]؛ م، اه، والبحث النزاعات المسلحة في شمال تايلاند خلال الوقت الذي كان في عداد المفقودين. |