Farzedelim ki birinin çok eski,çok nadir bir kitabı var. | Open Subtitles | كتاب قديم جداً ونادر جداً ما نوع ذلك الكتاب ؟ |
Dahası, bu çok eski bir devlet geleneği, devlet iradesi geleneği. | TED | والاكثر من هذا وهو تقليد قديم جداً يتعلق بالانشاءات الحكومية |
Frank, sana güvenim tamdır bilirsin ama örgütümüzün çok eski kuralları var. | Open Subtitles | فرانك، تعلم أنّ ثقتي الكاملة بك، لكن لدى منظّمتنا قواعد قديمة للغاية. |
Ticaret çok eski. Pazarlar çok eski. Kapitalizm ise oldukça yeni. Sosyalizm buna bir tepki olarak ortaya çıktı. | TED | التجارة أمر قديم. والأسواق أيضا قديمة جدا. الرأسمالية هي حديثة نسبيا. والاشتراكية ظهرت كرد فعل على ذلك. |
Peki bu çok eski... -- Demek istediğim bunlar çok eski, yabancı ama yanı zamanda bir şekilde tanıdık geliyorlar. | TED | إذا فما تلك الاشياء القديمة.. أعني إنها قديمة و أجنية ولكنها في نفس الوقت مألوفة نوعا ما. |
Bu tepkisinin, modern medeniyet nüanslarının değiştiremediği çok eski bir reaksiyon olduğu sonucuna varmıştır. | TED | واستنتج أن ردة فعله كانت ردة فعل قديمة جداً وغير متأثرة بالفروق الدقيقة للحضارة الحديثة. |
Bu çok eski zamanlarda geçen bir hikayedir. | Open Subtitles | هذه القصة وقعت منذ عهد بعيد |
Sanki beni tanıyormuş gibi sanki çok eski dostmuşuz gibi davrandı. | Open Subtitles | أنهمألوفنوعمابشكل غريب مثلأنهيعرفني أو نحن أصدقاء قدامى أو شيء ما |
Evet, Berosus yazıtlarında, Büyük İskender'le aynı zamanda ... bazı çok eski Babil yazıtlarını incelemişti. | Open Subtitles | نعم ، في مخطوطات بيروسوس معاصرا للإسكندر الكبير هناك نص بابلي قديم جدا |
Bu işaret değneği çok eski, kala kala bir parça kaldı. | Open Subtitles | هذا القلم قديم جداً لدرجة أنه تحول إلى قطعة صغيرة |
Ya gözlükleri, çok eski moda. | Open Subtitles | و ماذا بشأن تلك النظارة؟ إنها من طراز قديم جداً |
Bu kitap çok eski olduğundan daha fazlası okunamıyor. | Open Subtitles | إن الكتاب قديم جداً علاوة على ذلك لا يمكن قراءته |
O çok eski bir aile dostu. Yardım isteğini geri çeviremezdim. | Open Subtitles | انه صديق للعائلة قديم جداً ولايمكننى ان ارفض طلبه للمساعدة |
Bu, neredeyse 2000 yıl geriye giden çok eski bir öyküdür. | Open Subtitles | و هي قصة قديمة للغاية ترجع بنا . إلى ألفي عام مضت |
Zaman genişletme cihazı, Hala'daki çok eski bir yapıda inşa edildi Asgard'ın ilk yerleştiği gezegen. | Open Subtitles | تم تصنيع جهاز تمدد الوقت بمكونات قديمة للغاية على هالا أول كوكب إستوطنه الآسغارد |
Demem o ki, iyi, samimi ilişkiler sağlığımıza ve mutluluğumuza yararlıdır mesajı, çok eski bir bilgeliktir. | TED | لذلك فالعبرة، العلاقات الوثيقة جيدة لصحتنا ورفاهيتنا، و هذه حكمة قديمة جدا. |
Tabi ki ortada hala bir çok eski düşünce var. | TED | .و بالطبع لا يزال هناك الكثير من أساليب التفكير القديمة كذلك |
Alternatifleri mevcut. Bazıları çok eski modeller. | TED | في حال وجود البديل وبعض تلك البدائل قديمة جداً |
Bu, çok eski zamanlarda dünyanın henüz genç... | Open Subtitles | هذه القصة وقعت منذ عهد بعيد |
Aslında, biz çok eski düşmanlarız ya da dost mu desem? | Open Subtitles | ..في الحقيقة كنا أعداء قدامى أم أقول أصدقاء |
Bu da, ruj çok eski demek oluyor. | Open Subtitles | اجل, مما يعنى ان احمر الشفاه كان قديم جدا |
Bir tanesi çok eski olduğu için yanabilir. | Open Subtitles | واحداً منهم دائما ينفجر، لأنه قديم للغاية |
Ama ciddi olmak gerekirse burdaki herşey çok eski.. | Open Subtitles | اتكلم بجديه لا شيء يخيف هنا هذه الاشياء قديمه جداً |
Maalesef ben sizin için çok eski kafalıyım leydim. | Open Subtitles | للأسف أنا من الطراز القديم جداً بالنسبة لكِ، سيدتي |
Pardon, Anthony, bu Peter, çok eski bir arkadaşımın oğlu. | Open Subtitles | أنا آسف، أنتوني، هذا بيتر، إبن صديق قديم لي. |
Shawn'un yeni bir resmi, öbürküsü çok eski. | Open Subtitles | (آخذ صورة أخرى مع (شون الصورة السابقة أصبحت قديمة جدًا |
Fosillerle ilintilerinden dolayı bunların çok eski olduğunu biliyoruz. | Open Subtitles | نعرف بفضل الحفريات الموجودة فيها أنها قديمة جدا. |