Onunla gitmem ve dünyanın ümitsiz bir vaka olduğu konusunda ısrar etti. | Open Subtitles | وأصر على أن أترك ذلك وأغادر معه لأن الأرض كانت قضية خاسرة |
Madem ümitsiz bir vaka, neden yapasın ki? | Open Subtitles | وستستمر لمئات السنين بعد ماترحل لذا أن كانت قضية خاسرة , لما تفعلها؟ |
Köpeğinin bana dik dik bakmasını sağlaman ne kadar ümitsiz durumda olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | إحضار كلبك ليحدق بي ما هو إلا دليل كم يائس أنت |
Sen yalnız, yaşlı, ümitsiz, beş para etmez bir uyuşturucu bağımlısısın! | Open Subtitles | إنك مجرد عجوز وحيدة يائسة مدمنة مثيرة للشفقة |
Bu çiftlik ümitsiz. Şu doğuştan köylülere niye kulak vermediysem? | Open Subtitles | هذه المزرعة ميؤوس منها، لمَ لم أنصت لهؤلاء الريفيين المتخلفين؟ |
Birleşik Devletler'de ümitsiz şahıslar biliyoruz: Amerikalıların %18'inin onayladığı Kongre ne yapıyor. | TED | في الولايات المتحدة نعرف الارقام المثيرة للشفقة 18 في المائة من الامريكيين يوافقون علي الكونجرس و ما يفعله |
O halde bana bu ümitsiz yaşama nasıl katlanacağımı öğretin. | Open Subtitles | إذا علّمني كيف أحتمل حياةً من اليأس لقد كنتَ محقاً في أنّ مهمّتك |
ümitsiz bir dava olduğunu söylediğini sanıyordum. | Open Subtitles | اعتقدت انك قلت انها قضيه خاسره |
- Ben eşine âşık olan ümitsiz bir vakayım. | Open Subtitles | أنا قضيّة خاسرة يا صاح مشغوف بحبّ زوجته. |
Tamam, ben üç ümitsiz vaka sayıyorum. Başkası? | Open Subtitles | حسناً، أنا أحسب ثلاثة قضايا خاسرة أي شخص آخر؟ |
Ve bana izin verirsen, annenin zamanında yaptığı gibi ümitsiz birine âşık olmak istemezsin. | Open Subtitles | وإذا سمحتِ لي ربما لن ترتكبي نفس خطأ أمكِ وتقعي في الحب مع من يعتبر قضية خاسرة |
İtiraf edeyim peşine düşmek bu kadar uzun sürdüğü için ümitsiz vaka olduğunu düşünmeye başlamıştım. | Open Subtitles | علي أن أعترف، بغض النظر عن طول المدة لتتبعه، كنت أتساءل إن كانت قضية خاسرة. |
Bu durumda, bu karar akli dengesi bozuk bir kadına ve onun ümitsiz durumdaki kocasına kaldı. | Open Subtitles | و زوج يائس عاطفياً ليس معاقلاً لصوت العدالة |
Durum dileklerimizin tam zıttı ümitsiz görünüyordu. | Open Subtitles | أرى بأنّ الحالة كانت يائسة ونحن أخذنا ضدّ رغبتنا كثيراً |
Joshua Kangombe olanları görmüştü:¨ doğal hayat yok oluyordu, kaçak avcılık tavan yapıyordu ve durum oldukça ümitsiz görünüyordu. | TED | رأى جوشوا كانغومبي ما كان يحدث: الحياة البرية تختفي، الصيد الجائر كان مريعاً، كانت الأوضاع تبدو ميؤوس منها. |
Senin ümitsiz olarak gördüğünü, ben kaçınılmaz olarak görüyorum. | Open Subtitles | ما تراه باعثا على اليأس أراه أنا محتوما |
Sen ümitsiz bir vakasın. | Open Subtitles | نعم .. فأنت قضيه خاسره |
ümitsiz gibi görünmek istemiyorum. | Open Subtitles | حسناً، لا أريد أن أبدوا يائساً أو شيئاً من هذا القبيل |
Ormanda ümitsiz vaziyetteler. | Open Subtitles | انهم يتجولون فى الغابات وهم يائسين |
Sonra bir gece, ümitsiz bir anında, bitmeyen susuzluğunu gidermesi için Tanrı'ya meydan okudu. | Open Subtitles | و في لحظه يأس توجهت للرب بالدعاء أن يوقف رغبتها في الشراب |
Durumun ne kadar ümitsiz olduğunu düşünürse, o kadar iyi olur. | Open Subtitles | أنا أعنى, الأكثر انه يفكر فى هذه الاشياء اليائسة الجيدة ممكن أن تعمل |
ümitsiz bir adamın, kızının yerine geçecek birine ihtiyacı vardı. | Open Subtitles | الرجال اليائسين يحتاجون فتاة تحل محل إبنتهم |
Bak, parasız, ümitsiz ve neredeyse evsiz olabilirim ama içimde bana güç veren bir şey halen mevcut... | Open Subtitles | إنظر قد أكون مفلساً و محبطاً و أكاد أن أكون مشرداً و لكنني لا زلت أملك شيئاً واحد بداخلي |
Onu sinema konusunda eğitmeye çalışıyorum, ama tam bir ümitsiz vaka. | Open Subtitles | يا ألهي , أحاول أن أعلمه بخصوص السينما لكنه ميؤس منه |
Yaptığım ameliyatın sadece insanlıktan uzak, ümitsiz vakalar için olduğunu anlamalısınız. | Open Subtitles | يجب عليك أن تدركى أن العملية التى أقوم بإجرائها هى فقط للحالات الميؤوس منها التى لا يمكن أن تعالج |